'Almanya'da Başörtüsü İhlalleri'

Spor Salonlarında Başörtülü Kadınlara Ayrımcılık

Müslüman kadınların spor salonlarında başörtüleri gerekçe gösterilerek yaşadıkları ayrımcılık kimi zaman güvenlik, kimi zaman da spor salonunun “imajı” üzerinden gerekçelendiriliyor. Almanya’da Genel Eşit Muamele Yasası kapsamında bu uygulamalara verilen yanıt ise çoğu zaman belirsiz.

Almanya’da dinî sebeplerden dolayı başörtüsü takan Müslüman kadınlara yönelik ayrımcılık vakıaları giderek artıyor. Genç bir kadın meslek eğitimi için yaptığı başvuruda ancak mesai sırasında başörtüsünü çıkarırsa kabul edilebileceği cevabını alabiliyor. Bir hemşire başörtüsü takmaya karar verdiğinde işvereni ile sorunlar yaşayabiliyor. Spor salonları başörtüsü takan Müslüman kadınlar kaydolmak istediğinde yeni üye kaydı yapamayacaklarını belirtirken, aynı dönemde diğer kişilerin kaydı sorunsuz bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Mağdur olan kişiler de kendilerine sunulan gerekçelerin gerçek mi yoksa uydurma mı olduğunu öğrenme imkânına sahip olmadıkları için ayrımcılığın spor salonlarındaki bu türü genellikle gizli kalıyor. Bu ayrımcılığı ortaya çıkartabilecek denetimlere ilişkin sosyal araştırmalar ve veri kaydı büyük ölçüde eksik. Bu sebeple de genel değerlendirme kolay olmamakla birlikte genellikle münferit şahısların yaşadığı olaylar doğrultusunda bir tablo ortaya çıkıyor. Kesin olan bir şey varsa o da bu tür dışlanmaların yaşandığı ve kadınların bu tutuma giderek daha fazla karşı koydukları.

Ayrımcılığa Karşı Hukuki Koruma

Almanya’da 2006 yılından beri insanları etnik köken, din, engellilik durumu, yaş, cinsiyet veya cinsel yönelim sebebi ile ayrımcılığa karşı koruyan Genel Eşit Muamele Yasası (AGG) mevcut. Yasa istihdam alanında ayrımcılığa karşı sunduğu korumanın yanı sıra mal ve hizmetlere erişim alanını da kapsıyor. Sigortalar, sinemalar, konutlar veya spor salonları gibi kamuya açık olan tüm hizmetler, farklı muameleyi meşru kılan diğer durumlar hariç ayrımcılığın uygulanmadığı bir erişim sağlamak zorunda. Bununla birlikte Genel Eşit Muamele Yasası (AGG) sivil bir yasa, yani bir ayrımcılık vakasında mağdur olan kişi davayı kendisi açmak durumunda. Dava açmak ise genellikle maliyetli ve zaman alıyor.

Haksız yere farklı bir muamele yapıldığına dair yeterli somut delilin mevcut olmaması durumunda kısmen ispat yükü ön görülse de ayrımcılığı mahkeme önünde kanıtlamak bazen zor olabiliyor. Aslında mağdur olan kişinin ayrımcılık yapıldığını işaret eden belirtiler sunması yeterli. Bundan sonra ayrımcılığın söz konusu olmadığını ispatlamak suçlanan kişinin görevi. Bir dernekten ya da güvenilen birinden destek amaçlı davaya refakat etmesi de istenebiliyor. Ayrıca bazı büyük şehirlerde mevcut olan ayrımcılık karşıtı derneklerden somut olaylarda nasıl bir yol izlenebileceğine ilişkin öneri alınması da büyük oranda fayda sağlayabilecek adımlardan biri. Dava açmak zahmetli görünse ve sonuçta başarılı olunacağı her zaman kesin olmasa da bu tarz girişimler benzer durumlarda geçerli olacak genel kuralları belirleyebilir ve böylece diğer birçok kişi için de faydalı olabilir.

Spor Salonlarında Başörtülü Kadınlara Yönelik Ayrımcılığa Dair Davalar

Başörtüsü takan Müslüman kadınlar spor salonlarında antrenman esnasında başörtülerini çıkarmaları gerektiği ya da kendileri ile kayıt sözleşmesi yapılmayacağı dayatmasını defalarca deneyimliyorlar. Bazı vakalarda başörtülü kadınların üye olmasının istenmediği, çünkü bunun kulübün “imajı” için iyi olmadığı açıkça ve çekinmeden ifade ediliyor. Diğer vakalarda ise başörtüsünün bazı spor aletlerinde tehlike arz ettiği ve bu sebeple başörtüsü takılmasına izin verilemeyeceği öne sürülüyor. Bazı spor kulüpleri belli zamanlarda kadınlara yönelik spor seansları sunuyor ve böylece Müslüman bir kadına başörtüsü takmadan bu hizmetten yararlanma imkânı sağlıyor, ancak spor kulübünün diğer mekânlarında başörtüsünü yasaklıyor. Bahsedilen bu alternatiflerin sonucu aynı gibi görünse de yasal açıdan durum farklı. Yukarıda belirtildiği gibi spor kulüpleri de eşit muamele ilkesine bağlı olduğu için kimseyi dinî mensubiyeti sebebi ile dışlama serbestisine sahip değiller.

Daha somut bir örnek vermek gerekirse: Aachen’da bazı kadınlar bir spor salonunda kadınlar seansına katılmış ve bu sırada başörtüsü takmamışlardır. Ancak başörtüsüyle spor salonundaki ortak alandan içecek almak istediklerinde personel tarafından başörtülerini çıkarmaları konusunda uyarılmışlardır. Bunun üzerine spor kulübüne dava açılmış, spor kulübü 2014 ve 2015 yıllarında 1.000 € tazminat ödemekle yükümlü kılınmıştır. Kulübün belli bir imajı koruma amacı olduğu yönündeki gerekçesi ise mahkeme tarafından kabul edilmemiş ve ayrımcı bir tutum olarak değerlendirilmiştir.

Buna karşın Bremen’de benzer tecrübeleri edinen bir kişi dava açmış fakat kazanamamıştır. Spor kulübü başörtüsü sebebi ile yaralanma tehlikesi olduğunu düşündüğü için söz konusu kişiye başörtüsü takmayı yasaklamıştır. Mahkeme bu gerekçeyi kabul etmiştir. Ancak şu ana kadar genellikle TÜV tarafından diğer durumlarda gerçekleştirildiği gibi başörtüsünün gerçekten bir tehlike teşkil edip etmediği kontrol edilmemiştir. Yaralanma tehlikesi teşkil etmeyen alternatif bir baş örtme biçimi Bremen’deki davada alternatif olarak ele alınmamıştır. Kadının üyelik sözleşmesi yapmasına izin verilmemiş ve kendisi davanın maliyetlerini karşılamak zorunda kalmıştır.

Yukarıda da belirtildiği gibi başörtülü bir kadının spor kulübüne üye olmasını sağlamanın çeşitli olanakları mevcut. Kadınlara yönelik ayrı gerçekleştirilen seanslarda başörtüsü olmadan spor yapma imkânı var. Ancak spor kulübünün ortak alanlarında başörtüsü yasağı varsa burada da yine bir kısıtlama söz konusu. Bazı şehirlerde dışlanma olaylarına tepki olarak Müslüman cemaatlere ait spor kulüpleri açılmış durumda. Müslüman kadınlar burada sorunsuzca spor yapabiliyorlar. Fakat bu çözümlerin asıl soru olan eşit muamelenin üzerini ne oranda örttüğü cevaplandırılmamış bir soru olarak karşımızda duruyor. Moda alanındaki çeşitli gelişmeler sonucunda saçları örten ve yine de tehlikesiz bir şekilde spor yapma olanağı sağlayan alternatif başörtüler de mevcut. Ancak bu seçeneğin şu ana kadar sadece çok sınırlı bir şekilde kullanıldığı görülüyor.

Başörtülü Müslüman kadınların spor kulüplerinde spor yapma imkânının nasıl bir gelişme göstereceği hâlâ muamma. Kadınların herhangi bir kısıtlama yaşamaksızın spor salonlarının tüm imkânlarından faydalanabilmesi gerek. Tıpkı Büyük Friedrich’in yaklaşık 300 yıl önce ifade ettiği gibi: “Herkes kendi tarzında mutlu olsun.”

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#1

*Tüm alanları doldurunuz

  • Esra
    2016-04-10 20:29:00

    İlginç ... küçük bir şehirde yaşadığım halde 6 aydır gittiğim spor salonunda şimdiye kadar hiç bir sıkıntı yaşamadım. Benim gibi başı kapalı başka bayanlarda var ve sıkıntıdan ziyade daha farklı bir hoş görü ile karşılaştıklarını görüyorum. Almanların gözlerinde 'bunun başı kapalı ama bak kendi sağlığına önem veriyor' bakışı var. Tabi her yer böyle olacak değil ama bence bu tip konularda çok fazla kasıyoruz....

Son Yüklenenler