'Cumhurbaşkanlığı Seçimleri'

Avusturya Sağ Popülizmin Yükselişine “Dur” Mu Dedi?

Avusturya 4 Aralık 2016 tarihinde yeni cumhurbaşkanını seçti. 2016 cumhurbaşkanlığı seçimi herhâlde Avusturya tarihinin şu ana kadarki en uzun ve en heyecan verici seçimi oldu. Tüm dünya heyecanla bu seçimi izledi. Trump ve İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılışının (Bretix) ardından sağın yükselişinin önüne geçilemez gibi görünse de Avusturya bu yükselişe karşı bir örnek.

4 Nisan 2016 tarihinde Avusturya’da altı aday federal cumhurbaşkanlığı seçimlerine girdi. Bunların arasında bağımsız aday Irmgard Griss, Avusturya Özgürlükçü Partisi’nden (FPÖ) Norbert Hofer, Sosyal Demokrat Parti’den (SPÖ) Rudolf Hundstorfer, adaylığını Avusturya Halk Partisi’nden (ÖVP) koyan Andreas Kohl, bağımsız aday iş adamı Richard Lugner ve elbette Yeşiller’den“bağımsız” Alexander Van Bellen yer almıştı. Norbert Hofer (FPÖ) ve Alexander Van der Bellen yüzde 68.5 oranında bir katılımla seçimin ilk turunu kazandılar. 22 Mayıs 2016 tarihinde yapılan ikinci ve son turda Van der Bellen yaklaşık 30.000 oy farkıyla cumhurbaşkanlığına seçildi. Ancak FPÖ mağlubiyeti kabul etmek yerine çeşitli eyaletlerde seçim kurullarının yasa ihlali yaptığı gerekçesiyle seçime itiraz etti. Anayasa Mahkemesi bu itirazla ilgili soruşturmasının ardından seçimi geçersiz ilan etti.

Anayasa hâkimlerinden biri olan Johannes Schnizer yüksek mahkemenin bu kararına ilişkin görüşünü Falter dergisinin 27.09.16 tarihli sayısında şu şekilde belirtti: “Söz konusu olan sadece ihmaller değil; seçim gizliliği on binlerce vakıada ihlal edilmiş durumda. Bu açıdan ciddi yasal ihlaller söz konusu.” Bununla beraber Schnizer FPÖ’ye yönelik eleştirisini dile getirmekten de çekinmedi: “Seçim adaylarından birinin diğerinin galibiyetini kabul etmek istemediği aşikâr. Kendisi ilk turda sadece kendi seçim görevlilerinin bildiği bazı kusurlar sebebi ile seçime itiraz etme hazırlığı yapmıştı. Belki de başka biri olsa mağlubiyeti kabul ettiğini açıklardı.”

Bu ifadeler FPÖ tarafından şiddetle reddedildi. Federal Cumhurbaşkanlığı Seçimleri 2 Ekim 2016 tarihine ertelendi. Ancak cumhurbaşkanlığı yarışının ikinci turu hatalı oy pusulası zarfları sebebi ile bir kez daha ertelenmek zorunda kaldı. Bazı seçmenlerin zarflarının yapışkan bandının çıkmış ve bu durumun manipülasyonlara mahal verebileceği düşünüldüğü için ikinci tur seçimleri 4 Aralık 2016 tarihine ertelendi. Nihayetinde seçimi yüzde 53.8 oranında bir sonuçla Alexander Van Bellen kazandı.

Avusturya’daki 2016 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri beraberinde birçok soruyu da getirdi. Avrupa’nın sağa kayması sebebi ile oldukça yüksek bir şansa sahip olan FPÖ’lü bir adayın başkanlığı nasıl olmuş da önlenebilmişti? Acaba Avusturya şu anda daha önce hiç olmadığı kadar bölünmüş müydü?

Sağ popülist Hofer’e oy verilmeyişinin en önemli sebeplerinden biri Avrupa Birliği’nden ayrılma (Öxit) korkusuydu. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkış sürecinden (Bretix) sonra Hofer AB’nin “kendi değerlerine geri dönmek yerine merkeziyetçi bir yapıya dönüşmesi” durumunda Avusturya’da da AB’den ayrılma konusunda referanduma gidilmesini isteğini dile getirmişti. Ayrıca FPÖ, Ulusal Cephe lideri ve AB karşıtı Marine Le Pen ile görüşme yaparak durumu daha da kızıştırmıştı.

Seçmenlerin büyük çoğunluğu ise Avusturya’nın AB’den ayrılmasının ekonomik açıdan büyük bir sıkıntı doğuracağının bilincindeydi. Ayrıca Van der Bellen yurt dışında daha yüksek bir itibara sahipti ve dolayısıyla ülkeyi daha iyi temsil edebilecekti. Yine de en önemli motivasyonun, bireysel parti tercihlerinden bağımsız olarak “sağcı bir başkanı engellemek” olduğu söylenebilir. FPÖ azınlıklara ve farklı düşüncedekilere karşı agresif tutumuyla ün salmış ve bunu provokatif afişlerle ifade etmişti. Hofer başlangıçta sakin ve makul bir izlenim vermeye çalışsa da hırçın yönü seçimin sonraki aşamasında giderek daha da ön plana çıkmıştı. Hofer’in; “Neler olduğunu görünce şaşıracaksınız.” ifadesi hafızalarda yer etmişti. Ayrıca Marko-Germania kardeşlik grubuna üye oluşu da büyük tepki çekmişti. Bunun yanında hükûmeti, cumhurbaşkanı olarak kendi fikirlerine riayet etmemesi durumunda görevine son vermekle tehdit etmesi birçok kişiyi rahatsız etmişti.

Seçmenlerin Hofer’i tercih etmesinin sebebi aşırı sağcı bir cumhurbaşkanı istemeleri değil, şu anki hükûmetten memnun olmamaları idi. Bu nedenle Avusturyalı seçmenlerin yarısının aşırı sağcı olduğunu veya toplumda yüksek derecede bir kutuplaşma söz konusu olduğunu düşünmek doğru olmaz.

Sakin tavırları, Avrupa yanlısı çizgisi ve birleştirici tutumuyla Alexander Van der Bellen seçim günü 300.000 oyluk bir avantaj sağladı. Partilerin, çeşitli hükûmet görevlilerinin ve kurumların doğrudan ve dolaylı seçim tavsiyeleri ve seçmenlerin Van der Bellen kampanyası için mobilize edilmesi onu nihai zafere taşıdı.

Cumhurbaşkanlığı gibi oldukça kritik bir makama aşırı sağcı birinin seçilmesi engellenmiş olsa da Avusturya toplumunun endişeleri ciddiye alınmalı ve kutuplaşmaya bir son verilmeli. Zira Ulusal Meclis Seçimleri yaklaşıyor ve FPÖ’nün oy çoğunluğunu elde etmesi tehlikesi mevcut. Bu sebeple yeni Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen’den sözünü tutması ve herkesin cumhurbaşkanı olması bekleniyor.

Fotoğraf:©Flickr.com/michaelgubi

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler