"Filistin"

Kudüs’te Kutlama, Gazze’de Katliam: Bir Elçiliğin Açılışı

Mayıs ayında “kutsal topraklar”da, Filistin halkına yönelik adaletsizliğin iki yansımasına daha şahit olduk. Bir yanda ABD büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması İsrail tarafından coşkuyla kutlanırken, öte yanda “Gazze Büyük Dönüş Yürüyüşü” esnasında katliam yaşanıyordu.

ABD Büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınmasının ardından 14-15 Mayıs tarihlerinde Kudüs’teki ABD Büyükelçiliği’nin açılışı kutlandığı esnada, hemen 75 kilometre ötede İsrail sınır duvarları boyunca Gazze’nin doğusunda, Gazze Büyük Dönüş Yürüyüşünde Filistinliler protestolarını sürdürüyordu.

Binlerce Filistinli, ABD Büyükelçiliğinin açılışının 1948’de İsrail Devleti’nin kurulmasıyla 750 bin Filistinlinin evlerinden ve topraklarından zorla çıkarıldığı Nakba (Felaket) günü olarak kabul edilen 15 Mayıs’ın 70. yıldönümüne denk getirilmesini protesto etmek için Gazze-İsrail sınırında toplandı.

İsrail askerleri 60 silahsız sivili öldürürken yaklaşık 3000 sivili de yaraladı. Bunların arasında çocuklar, basın mensupları ve ilk yardım ekipleri de vardı. Vurulan Filistinlilerin çoğuna arkadan ateş edilirken; bazılarının ise vurulduklarında sınır tellerinden yüzlerce metre uzakta olduğu bildiriliyor. Kurbanların arasındaki Leyla Enver el-Ghandour isimli 8 aylık bebek ise ağır gözyaşı gazı nedeniyle boğularak can verdi. 14 Mayıs’taki protestolar, 2014 yılındaki Gazze Savaşı’ndan bu yana Gazze Şeridi’ndeki en kanlı gün olan Nakba Günü’nden bile büyüktü.

İsrailli Keskin Nişancıların Hedefindeki Protestocular

Protestolara katılan Gazzeli bir basın aktivisti olan Muhammed Kerim, “Protestocularda herhangi bir silah yoktu, sahip oldukları tek şey sapan ve lastiklerdi.” diye ifade ediyor ve İsrail tarafının kullandığı şiddete işaret ediyor. Kerim ayrıca, sınırın yüzlerce metre gerisinde vurularak hayatlarını kaybeden birçok protestocunun silahsızlığını gösteren videolara değiniyor: “İsrailli keskin nişancılar, barışçıl gösterilerini sürdüren Filistinlileri kasıtlı bir şekilde hedef aldı.”

Gazze-İsrail sınırındaki İsrail katliamı, ABD’nin büyükelçiliğini resmen Kudüs’e taşıması ve pek çok İsrailli ile Amerikalının coşkulu kutlamalarıyla aynı güne denk geldi. Yeni büyükelçiliğin açılışıyla, geçtiğimiz aralık ayında Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını duyuran ABD Başkanı Donald Trump’ın taahhüt ettiği inisiyatif gerçekleşmiş oldu. Trump, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olmasının “barış sürecinin geliştirilmesi ve kalıcı bir anlaşmaya varılmasında çoktan atılması gereken bir adım” olduğunu belirtmişti. Bu taahhütün yerine getirilmesi Başbakan Benjamin Netanyahu ile sağ kanat hükümetini memnun etti. Netanyahu açılış töreninde “Ne muhteşem bir gün” diyerek memnuniyetini ifade etti.

Büyükelçiliğin Taşınması İsrail-Filistin Çatışmasını Körüklüyor

Gazze’de yaşayan Filistinli aktivist Ali Abusaad, “ABD, Büyükelçiliği Kudüs’e taşıyarak İsraillilerin yalnızca tek bir başkenti olduğunu söylüyor. Başkan Trump, bunun özellikle Gazze’deki Filistinlileri öfkelendireceğini bile bile kararını uyguladı.” yorumunda bulundu.

ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması esasen Trump’ın bu şehri İsrail’in başkenti olarak tanımasını resmileştiriyor. Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması ise, İsrail-Filistin çatışmasını körükleyen tartışmalı bir adım. Zira hem Filistinliler hem de İsrailliler Kudüs’ü başkentleri olarak görüyor ve kentte Batı Duvarı ile Haram el-Şerif dahil olmak üzere hem Yahudiler hem de Müslümanlar için kutsal alanlar mevcut. 1967’den bu yana, İsrail Doğu Kudüs’ü işgal etti ve onlarca yerleşim yeri kurarak şehrin yarısını ilhak etti. Uluslararası toplum hem işgali hem de ilhakı yasadışı eylem kabul ediyor.

Filistinliler, Doğu Kudüs’ü gelecekteki Filistin Devleti’nin başkenti yapmak isterken, İsrail yönetimi Kudüs üzerinde herhangi bir taviz verme niyetinde değil. İsrail 1980 yılında yeni bir yasa çıkartarak Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ettiğinde amacını açıkça ortaya koymuştu.

Yeni yerleşim birimlerinin inşası ile Filistinlilerin evlerinin yıkılması yoluyla Doğu Kudüs’ün Yahudileştirilmesi hususunda sık sık yaşanan gerginlikler göz önünde bulundurulduğunda, büyükelçilik girişimi bölgedeki gerilimi tırmandıracağa benziyor. Büyükelçiliğin Kudüs’e taşınması, kentin statüsü üzerindeki müzakereleri tehlikeye atmakla kalmıyor, ayrıca Filistinlilerin Doğu Kudüs’ü gelecekteki Filistin Devleti’nin başkenti yapma isteklerini de sabote ediyor.

Özgürlüklerini Geri Kazanmak İsteyenlerin Yürüyüşü

ABD büyükelçiliğinin taşınması zamanlama olarak da tam anlamıyla bir felaket. Büyükelçiliğin açılışı, İsrail’in 70. kuruluş yıldönümüne denk gelecek şekilde öne alındı. Ayrıca, Nakba (Felaket) Günü’nden bir gün önceye denk getirildi. Abusaad kaygılarını şöyle dile getiriyor: “Böylelikle Trump, biz Filistinlilere hakaret etti ve bizim olanı bizden alarak İsrail’e verdi.”

Açılış töreni İsrail işgali altındaki Kudüs’te başladığı anlarda, İsrail güçleri Gazze sınırındaki Filistinli protestoculara canlı mermi ve göz yaşartıcı gaz sıkmakla meşguldü. Ertesi gün Filistinliler hayatını kaybeden yakınlarının cenazeleri için Gazze’de toplandılar ve “Nakba” yıldönümü için protesto planları hazırladılar. İsrail ordusu, protestoları karalamak için “Hamas yürüyüşü” olarak lanse etse de bu yürüyüş, özgürlüklerini geri kazanmak ve ABD büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınmasına itiraz etmek için binlerce insan tarafından gerçekleştirilen bir yürüyüştü. Yürüyüşün katılımcıları en temel hakları uğruna canlarını tehlikeye atmaya hazır sıradan Gazzelilerdi.

14-15 Mayıs kanlı olayları, Gazze-İsrail sınırındaki altı haftadır süren protestoların doruk noktasını oluşturuyor. Sıkı İsrail ve Mısır ablukası altında boğulan Filistinliler hem Gazze Şeridi’nde devam eden krizi hem de hâlâ devam etmekte olan Nakba’yı (Felaket) protesto ederek, İsrail Devleti kurulurken topraklarından sürülen ya da canlarını kurtarmak için kaçan yüz binlerce Filistinlinin geride bıraktığı topraklarına geri dönme hakkını talep ediyorlardı.

Kasıtlı ve planlı bir şekilde barışçıl göstericileri öldürme ve yaralama politikası güden İsrail yönetimi, böylelikle hem Filistinlilerin özgürlük isteklerini bastırmış hem de Filistinlilerin protestolarını hepten ezmiş oldu.

1.5 Ayda 111 Ölü, 12.000 Yaralı

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı rakamlarına göre gösterilerin başladığı 30 Mart ile 15 Mayıs arasında İsrail güçleri en az 111 Filistinliyi katletti, 12.000’den fazlasını yaraladı. Yaralanan binlerce Filistinliye karşı tek bir İsrailli zarar görmedi. Mayıs katliamı uluslararası toplum tarafından şiddetle kınandı; İsrail’in Gazze sınırı protestolarına kullandığı “tamamıyla orantısız” güç eleştirilirken ABD İsrail’in eylemlerini savundu.

Kuveyt, BM Güvenlik Konseyi’ne İsrail’in Filistinli sivillere karşı güç kullanımını kesin bir dille kınama ve sivil halkı korumak için uluslararası bir güç kullanma çağrısında bulundu. Kuveyt’in sunduğu karar taslağının Amerika Birleşik Devletleri tarafından veto edilmesi bekleniyordu. Zira, ABD önce de BM’nin Gazze’deki şiddet olayları için bağımsız bir soruşturma yapılması çağrısını engellemiş; hatta daha önce de Beyaz Saray’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanınmasını kınayan ve 128 devlet tarafından desteklenen bir BM kararını engellemişti.

Uluslararası kınama kararları ve İsrail’in son yedi yıldır Gazzelilere yaşattığı dehşete dair savaş suçlarını soruşturma taleplerinin ötesinde İsrail’e herhangi bir anlamlı yaptırım ya da ceza uygulanmadı. Türkiye, Güney Afrika ve sonraları İrlanda, şiddet ve zulüm olayları nedeniyle İsrail’deki büyükelçilerini geri çağırdı.

Tel Aviv’den geri çağrılan başka büyükelçiler yok. Silah satışlarına yönelik ambargo çağrıları yapılmıyor. Ticari yaptırım tehdidinde bulunulmuyor. İsrail hükumetinin Gazze’deki on yıldır devam eden ablukasını kaldırması ve Filistin topraklarındaki işgale son vermesi için İsrail’e yönelik acil baskı da yok.

Kerim, “Biz Filistinliler uluslararası topluma güvenmiyoruz ancak umarım bir gün daha fazla ülke İsrail’in faaliyetlerine karşı birlik olur ve Filistinlilerin hak ve özgürlükleri için ciddi adımlar atar.” diyerek sözlerini tamamlıyor.

©Shutterstock.com/Anadolu Ajansı

Alessandra Bajec

Alessandra Bajec Tunus merkezli serbest gazeteci. 2010-2011 yılları arasında Filistin’de yaşadı. Metinleri rt.com, CounterPunch ve Avrupa Gazetecilik Merkezi dergisinde yayımlandı.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler