"BELÇİKA"

Belçika | Göç ve Entegrasyon Monitörü Sonuçları Açıklandı

Geçtiğimiz hafta Belçika’nın Flaman bölgesinde çokkültürlülükle ilgili yayımlanan iki önemli araştırma yabancı kökenliler hakkında ilgi çekici bilgiler sunuyor. Araştırmalara göre çokkültürlü nüfus artarken, Müslümanlar dini kimliklerinin ayrılmaz bir parçası olarak tanımlıyor.

16 Mayıs 2018 admin

Belçika’nın üç federal bölgesinden biri olan Flaman bölgesinde Flaman İçişleri Bakanlığı ve Flaman İstatistik Kurumu tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen “Flaman Göç ve Entegrasyon Monitörü” ve “Çokkültürlü Bir Toplumda Birlikte Yaşam Anketi” başlıklı iki araştırma geçtiğimiz hafta kamuoyuna sunuldu. Araştırmaların ilkinde Flaman bölgesinde yaşayan toplam yabancı sayısı ve benzeri istatiksel verilere yer verilirken, ikincisinde ise Flaman bölgesinde yaşayan 4491 yabancı kökenli vatandaşla yapılan anketin sonuçları mercek altına alınıyor. Bu anlamda her iki araştırma da Flaman bölgesindeki göçmen kökenli topluma dair ilginç bilgiler sunuyor.

Çokkültürlü Toplum Yapısı Genişleyecek

“Flaman Göç ve Entegrasyon Monitörü” adlı araştırmaya göre Flaman bölgesinde yabancı kökenli vatandaşların sayısı giderek artıyor. Araştırmadan elde edilen verilere göre eyaletteki yabancı kökenli vatandaşların oranı bölge nüfusunun yüzde 20,5’ine tekabül ediyor. Bölgeye en yeni iltica başvuruları bilhassa Polonya ve Romanya gibi Doğu Avrupa ülkelerinden yapılırken, yaş aralıklarına göre yapılan sınıflandırmada bölgedeki en yüksek yabancı nüfusu yüzde 37’lik bir oranla 0-5 yaş grubu teşkil ediyor. Araştırma bu verilerin gelecekte artış göstermeye devam edeceğini ve Flaman bölgesinin gitgide daha fazla çok kültürlü bir topluma dönüşeceğini öngörüyor.

“Türk Kökenlilerin Yüzde 39’u Dinî Emirleri Belçika Kanunlarından Üstün Tutuyor”

“ÇokKültürlü Bir Toplumda Birlikte Yaşam” anketi çerçevesinde Flaman Bölgesi’nde yaşayan Fas, Türk, Polonya, Romanya ve Kongo kökenli 15-85 yaş arası 4491 vatandaşa iş, yaşam, aile, eğitim, dil, din, sosyal ilişkiler, sosyal katılım, çokkültürlülük, aidiyet, sağlık ve kamu hizmetleri ile alakalı çeşitli sorular yöneltildi.

Ankette en çok dikkat çeken verilerden biri olarak Türkiye kökenli katılımcıların yüzde 39’nun dinî emirleri Belçika kanunlarından daha üstün tutması öne çıkarken, Fas asıllı katılımcılarda bu oran yüzde 23’de kalıyor. Batı hayat tarzının İslamiyet’le uyuşup uyuşmadığı sorusuna Türk kökenlilerin sadece yüzde 36’sı olumlu cevap verirken, bu oran Fas kökenlilerde neredeyse iki katına çıkarak yüzde 60’ı buldu. “Dinî görüşünüzü çocuklarınıza aktarır mısınız” sorusuna ise açık ara farkla en çok olumlu cevap verenler Fas ve Türk kökenli vatandaşlar oldu.

Dinî İnanç Kimliğin Önemli Bir Parçası

Ankette katılımcılara dinle ilgili genel soruların yanı sıra günlük dinî yaşantılarını kapsayan sorular da yöneltildi. Buna göre, Fas kökenlilerin yüzde 83’ü, Türk kökenlilerin ise yüzde 58’i günlük ibadetlerini yerine getiriyor. Ankete katılan kadın katılımcılardan 10 Fas kökenliden 7’si ve 10 Türk kökenliden 4’ünün başörtülü olduğu kaydedildi. Katılımcılara ayrıca dinî meselelerle ilgili sorularına nerede cevap aradıkları da soruldu. Hem Türk hem Fas kökenliler için ilk sırada internet ve kitaplar geliyor. İkinci sırada ise katılımcılar dinî meseleler hakkındaki sorularıyla ilgili yerel dinî kurumların liderlerine kanaat sorduklarını belirtiyor. Anket sonuçlarına göre Fas kökenlilerin yüzde 95’i ve Türk kökenlilerin yüzde 93’ü dinin kimliklerinin önemli bir parçası olduğu kanaatindeler.

Türk Kökenliler Belçika Toplumu Tarafından Kabul Edilmediklerini Düşünüyor

Anket sonuçlarına göre bazı konularda Türk ve Fas kökenlilerin cevapları birbirlerine çok yakın seyrederken, bazı konularda ise büyük farklılıklar görülüyor. Katılımcılara dil ile ilgili yöneltilen sorulara verilen cevaplarda Türk ve Fas kökenlilerin sonuçları birbirine yakın seyrediyor. Buna göre, Fas kökenli çocukların yüzde 90’ı kendi aralarında Flamanca konuşurken, Türk kökenlilerde bu oran yüzde 86’da seyrediyor. Belçikalıların İslamiyet’le ilgili olumsuz duruşa sahip olup olmadığı sorusuna ise hem Fas hem Türk kökenliler yüzde 70’lik bir oranla “evet” cevabını veriyor. Bununla birlikte, Fas kökenlilerin yüzde 41’i, Türk kökenlilerden ise yüzde 54’ü kendilerinin hiçbir zaman Belçikalı olarak kabul edilmedikleri kanaatindeler.

De Standaard gazetesi iki toplum arasındaki farkı uzmanlara sordu. Sosyolog Dirk Jacobs’a göre Türk kökenliler Fas kökenliler kadar kendilerini ev sahibi ülkenin bir parçası olarak tanımlamıyorlar. Jacobs, Türk kökenli toplumda var olan sosyal kontrol ve baskıdan dolayı gelenekçiliğin ayakta tutulduğunu, bunun da sekülerleşmeyi geciktirdiği görüşünü savunuyor. Türk ve Fas kökenliler arasındaki farkın bir başka nedeni ise Türkiye’nin son yıllarda geliştirdiği güçlü diaspora politikası olarak görülüyor. Siyasal bilimci Dries Lesage ise nedenin Belçika’da yaşayan Türkiye kökenlilerin sosyolojik yapısından kaynaklanabileceğini, Avrupa’daki Türklerin daha dindar bir profil çizerken, Türkiye’deki soydaşlarının ise çok daha seküler olduklarını savunuyor.

Sonuçların Değerlendirmesi

Bahsi geçen iki araştırma Belçika gündeminde büyük yankı buldu. Belirli bir yaş grubuna yönelik olmaması ve katılımcı sayısının oldukça düşük tutulması nedeniyle eleştirilen araştırmanın Belçika kamuoyuna “Türklere göre dinî emirler yaşadıkları ülkenin kanunlarından daha önemli” başlığı altında sunulması da dikkat çekiyor. Özellikle sağ kesim anket sonuçlarından yola çıkarak yabancı kökenlilerin “entegrasyon sorununa” vurgu yapıyor. Ancak araştırmaya dayanak teşkil eden veri tabanı incelendiğinde bahsi geçen araştırmaların aslında temsil yetkilerinin zayıf olduğu ortaya çıkıyor.

Aynı şekilde Türk kökenlilerin katılım sayısına bakılacak olursa bazı konulara 150 Türk kökenli vatandaştan cevap alınırken, bazı sorular için ise 700 Türk kökenli katılımcı ile görüşüldüğü görülüyor. Belçika’da yaşayan Türk kökenli nüfusun 180 bin, Flaman bölgesinde ise 90 bin civarı olduğu göz önünde bulundurulacak olursa, ankete katılan Türk kökenli vatandaş sayısının Belçika’daki Türk toplumunu temsil edecek düzeyde yüksek bir sayı teşkil etmediği ortaya çıkıyor.

Anket katılımcılarının yaş aralığının 15 ila 85 yaş arasında değişiyor olması da anketin temsil iddiasına gölge düşüren faktörlerden bir diğeri olarak öne çıkıyor. Nitekim 60 yaş üstü olup ülkeye işçi olarak gelen ve kendilerini hâlâ misafir hisseden ilk nesil katılımcıların verdikleri cevaplar ile Belçika’da doğup büyüyen ikinci ve üçüncü nesli teşkil eden yaş grubunun cevapları arasında büyük farklılıklar göze çarpıyor. Dolayısıyla, dil, iş alanı, çocuk yetiştirme, aidiyet, çokkültürlülük gibi meselelerde yaşa bağlı olarak aynı köken grubu içerisinde değişen cevaplar araştırmadan çıkarılan sonuçların herhangi bir grup için topyekûn temsil özelliği taşıyamayacağını gösteriyor. (nsa)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler