"GÜNDEM"

ENAR Avrupa İş Piyasasında Irkçılık ve Ayrımcılık Raporunu Açıkladı

ENAR (Avrupa Irkçılıkla Mücadele Ağı) etnik ve dinî azınlıkların Avrupa iş piyasasında karşılaştıkları zorlukları inceleyen bir rapor yayımladı. Son beş yılı kapsayan raporda 23 Avrupa Birliği ülkesi mercek altına alındı.

30 Mart 2018 admin

ENAR son raporunda göçmenlerin Avrupa’da iş gücü piyasasına katılım noktasında yaşadıkları zorlukları nitel ve nicel bir raporlama ile kamuoyuna duyurdu. 2013-2017 yıllarını kapsayan raporda, son yıllarda Avrupa’ya ulaşan yoğun göç dalgası sonrası kıtada tırmanışa geçen göçmen ve yabancı karşıtlığının özellikle göçmenlerin iş gücüne katılımı noktasında büyük bir engel teşkil ettiği vurgulanıyor.

İş Piyasasındaki Ayrımcılık Tecrübesi Toplumsal Entegrasyonu Engelliyor

İnsan onuruna yakışır bir yaşamın temel koşullarından birinin ekonomik altyapı olduğunun belirtildiği raporda, Avrupa’da var olan yabancı düşmanlığı ile kurumsal ve bireysel ırkçılık nedeniyle, göçmenlerin Avrupa iş piyasasında düşük maaş, istismar, mobbing vb. gibi haksız uygulamalara maruz kaldıkları ifade ediliyor. Ekonomik uyumun aynı zamanda sosyal uyumun da önemli bir bileşeni olduğu, bu sebeple iş gücü piyasasına erişim noktasında maruz kalınan ayrımcılığın toplumsal entegrasyonun önünde güçlü bir bariyer teşkil ettiğinin altı çiziliyor.

Göçmen Kökenli Kadınlar Daha Yoğun Mağduriyet Yaşıyor

Raporda en önemli hususlardan biri olarak Avrupa iş gücüne katılımda cinsiyet ayrımcılığı ile yabancı düşmanlığının iç içe geçmiş olduğuna dikkat çekildi. İş dünyasında hâlihazırda mevcut olan cinsiyet eşitsizliğinin kadınlar için teşkil ettiği zorluklara ek olarak buna bir de göçmen kimliği eklendiğinde, göçmen kökenli kadınların iş hayatında daha yoğun bir mağduriyet yaşadığı vurgulandı. Bu durumda ayrımcılığın sadece cinsiyet eşitsizliğiyle kalmadığı, buna bir de daha düşük maaşlar ve işe alım sürecinde tecrübe edilen yabancı düşmanlığının da eklendiği ifade edildi.

Göçmen Nüfusunun En Yoğun Olduğu Avrupa Ülkelerinin Profilleri

Almanya

83 milyona yaklaşan Almanya nüfusunun 18.6 milyonu göç geçmişine sahip bireylerden oluşuyor. AB ülkeleri vatandaşları haricindeki kişilerin çalışma izni alıp iş gücüne katılabilmeleri için ise kalıcı oturum iznine sahip olmaları gerekiyor.

Almanya’daki 2.17 milyon işsizin 700 binini göçmen kökenliler oluşturturuyor. Bu rakam, her 3 işsizden birinin göç geçmişine sahip olduğu anlamına geliyor. Federal Çalışma Ajansı (Bundesagentur für Arbeit) göçmen kökenli nüfus içindeki yüksek işsizlik oranlarını kalifiye işçi eksikliği ile açıklıyor. Ajansın bu açıklamasına karşılık kamuoyundan yükselen eleştirilerde ise göçmen kökenlilerdeki kalifiye probleminin doğrudan Almanya’nın eğitim sistemindeki hataların bir sonucu olduğu gerçeği dile getiriliyor.

Göçmen işsizliğinin son on yılda yarı yarıya düşmüş olmasına rağmen buna paralel olarak yoksulluk sınırının altında yaşayan insan sayısında bir düşüşün gerçekleşmemiş olması sorunun önemli bir kısmının yapısal problemlerden kaynaklandığı eleştirilerini de beraberinde getiriyor. Afrika, bilhassa Sahraaltı ülkelerden gelen göçmenler Almanya’da en düşük maaşla çalıştırılan etnik gruplar arasında en geniş kesimi oluşturuyor. STK’lar bunun en temel nedeninin Afrikalı işçilerin ten rengi ve kültürel farklılıklar gibi ırkçı nedenlerle ayrcımcılığa uğrayarak vasıfsız işlerde düşük maaşla çalışmaya mahkum edilmiş olmaları olduğunu savunuyor. Almanya iş gücü piyasasında daha fazla nitelikli göçmene ihtiyaç duyulduğu göz önünde bulundurulduğunda, ülkedeki göçmenlerin var olan iş piyasasına erişimleri hususunda kendilerine yasal olarak yeterli desteğin verilmiyor olması da büyük bir eksiklik olarak görülüyor.

AB Temel Haklar Ajansı’nın yaptığı bir ankete göre Afrikalı göçmenlerin yüzde 32’si, Türklerin ise yüzde 22’si biyolojik ve kültürel özelliklerinden ötürü ayrımcılığa maruz kalıyor.

Fransa

Fransa kolonyal dönemden kalma gelenekleri ve son 30 yıldaki göçe açık ekonomik yapısı ile Avrupa’nın önemli göç nüfusuna sahip ülkeleri arasında yer alıyor. Nüfusunun yüzde 11’i ikinci kuşak göçmenlerden oluşan ülkedeki toplam göçmen nüfusun yüzde 36’sı İspanya-İtalya, yüzde 30’u Kuzey Afrika ve yüzde 44’ü Afrika kökenlilerden oluşuyor. Bununla birlikte Fransa’da işe alım süreçlerinde yapılan ayrımcılıkların korkutucu düzeyde olduğu belirtiliyor. Bununla baş edilebilmesi için STK’lar tarafından etkin bir veri toplama sisteminin kurularak mağdurlara doğrudan ulaşılması gerektiği savunuluyor.

Uluslararası Çalışma Organizasyonu (ILO)’ya göre Fransa’da 18-60 yaş arası çalışanların yüzde 34’ü cinsiyet, ırk, din vb. gerekçelerle ayrımcılığa maruz kalıyor.

Hollanda

Yaklaşık 3 milyon birinci ve ikinci kuşak göçmen kökenli insanın yaşadığı Hollanda’daki göçmen nüfusun yüzde 35’ini AB ülkelerinden gelenler, yüzde 15’ini Türkiye ve yarısına yakınını ise Afrika kökenliler oluşturuyor. İş arama ve alım süreçlerinde ırkçılık vakalarının oldukça yoğun olarak yaşandığı Hollanda’da, iş gücü piyasasına katılım sürecinde ayrımcılıkla mücadele etmek adına ulusal ve etkin bir mücadele yöntemi bulunmuyor.

Göçmenler açısından iyi eğitim almış ve nitelikli bir eleman olmak Hollanda iş gücüne katılımda ayrımcılığa uğramamak için yeterli görünmüyor. Mesleki eğitim diploması olan “MBO”ya sahip bireyler arasında Hollandalı olanlarda yüzde 6.5’lik işsizlik oranı varken, bu oran aynı diplomaya sahip  göçmen kökenlilerde yüzde 11.5’e yükseliyor. Nitelikli iş gücü gerektirmeyen işlerde ise göçmen yoğunluğu göze çarparken, gençler arasındaki işsizlik oranının göçmenlerde yüzde 15 ile yerli nüfusa (yüzde 5) göre üç kat daha fazla olduğu belirtiliyor. Birleşmiş Milletler raporlarına göre,  Hollanda’da yaşayan  Afrika kökenliler “en fazla işsizliğe maruz kalan ve en düşük ücretlerle çalıştırılan grup” olarak öne çıkıyor. (dd)

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler