"Hollanda"

Hollanda: Müslümanlara Yönelik Ayrımcılık Artıyor

Son senelerde Hollanda’da aşırı sağcı şiddet olayları ve Müslümanlara yönelik ırkçı saldırılar artıyor. Ancak bu konunun yetkili makamlar tarafından yeterince ciddiye alınıp alınmadığı, ırkçılık mağduru azınlıklar için merak konusu.

Hollanda, Avrupa’da kölelik ticaretini yasaklayan en son ülke. Resmî olarak oldukça geç bir tarihte, 1863 yılında bu insanlık dışı uygulamaya son veren Hollanda için, ırkçılığın muhasebesini yapmak ve bu konuda hassasiyet oluşturmak ülkedeki etnik azınlıklara karşı büyük bir sorumluluk.

Ancak sömürge tarihinin izleri günümüzde Hollanda’nın bazı geleneklerinde hâlâ mevcut. Bu da ırkçılık tartışmalarını beraberinde getiriyor. Her yıl geleneksel olarak düzenlenen Aziz Nikola (Fl. “Sinterklaas”) eğlenceleri buna bir örnek. Ülkede kasım ayı ortasında başlayan ve 5 Aralık’a kadar süren eğlencelerde Aziz Nikola ve Kara Peter (Fl. “Zwarte Piet”) ismindeki siyahi yardımcıları canlandırılıyor. Fakat bu siyahi yardımcılar, kölelik düzeninden izler taşıdığı için büyük eleştiri alıyor. Bu etkinliği “gelenekleri yaşatmak” olarak değerlendirenler bunun “masum bir çocuk bayramı” olduğunu iddia ediyor ve Hollanda’ya sonradan gelenlerin bu geleneğe uyum sağlaması gerektiğini söylüyor. Kölelik tarihinin yaralarını taşıyan eski sömürge Surinam kökenliler ise, mağduriyetlerinin bu tartışmalarda ciddiye alınmadığı ve ırkçılık konusunda yeterli duyarlılığın olmadığı kanaatinde. Hollanda’nın birçok kazanımını kölelik ticareti üzerinden sağladığı göz önünde bulundurulduğunda Surinam kökenlilerden Hollanda’nın bu “geleneğine” uyum sağlamalarını beklemek ne kadar adil?

Küçük yaştan itibaren Aziz Nikola eğlenceleriyle büyüyen Hollandalıların, Kara Peter’e karşı verilen tepkileri kabul etmesi elbette kolay değil. Irkçılığın her zaman bilinçli ve kasıtlı olmadığı da dikkate alındığında, bu konuda muhasebe zaman istiyor. Ancak demokratik ve çokkültürlü bir ülkede bu konunun tartışmaya açılması ve bu eğlenceden dolayı rencide olan Surinam kökenli Hollandalılar ile empati kurulması önemli. Bu süreçte karşı görüş belirten azınlığın hukuki hakları yetkili makamlar tarafından korunmalı. Düşünce özgürlüğü tam da bu noktada anlamlı.

2016’da Sittard-Geleen, Maassluis ve Rotterdam’ın belediye başkanlarının Kara Peter’in ırkçı özelliklerine karşı gösteri yapmak isteyenlere müdahale etmesi ve Rotterdam’da polisin 200 göstericiyi gözaltına alması bu sebeple hukukçuların tepkisine yol açmıştı. Hukukçulara göre belediye başkanları, yetkilerini suiistimal ederek şartlar oluşmadığı hâlde olağanüstü hâl ilan ettiler ve gösteri hakkını ihlal ettiler.

Müslümanlara Yönelik Ayrımcılık Bir Yılda Üçe Katlandı

Son yıllarda Hollanda’da ırkçılık tartışmalarında gündemi meşgul eden bir diğer konu Müslümanlara yönelik artan ayrımcılık. Çokkültürlü bir toplumda hâkim kültür ile azınlık kültürler arasında gerginliklerin yaşanması kaçınılmaz, fakat bu gerginliklerin hukuki çerçeveden taşıp fiziki saldırılara dönüşmesi ciddi bir sorun teşkil ediyor.

Araştırmalarda Hollanda’da Müslümanlara yönelik ırkçı vakaların son senelerde hızla arttığı görülüyor. 2016’nın aralık ayında Anne Frank Vakfı’nın Verwey-Jonker Enstitüsü’ne yaptırdığı araştırma, Müslümanları hedef alan ırkçı saldırıların 2014’e kıyasla 2015’te 3 kat arttığını gözler önüne seriyor. 2014’te kaydedilen Müslümanlara yönelik ayrımcılık vakası 142 iken, bu sayı 2015’te 466’ya ulaştı. Toplam ırkçı vakaların yüzde 17’si Müslümanlara yönelik ayrımcı vakalardan oluşuyor. Bu oran 2014’te yüzde 5’ti. Dahası bu artış Hollanda’nın bütün bölgelerinde gözlemleniyor.

Irkçılık Etnik Zeminden Dinî Zemine Kaydı

Anne Frank Vakfı’na göre özellikle 2015 yılında (ocak ve kasım aylarında) Avrupa’da yaşanan terör saldırılarıyla artan toplumsal gerilim ve mülteci akını bu artışta etkili. Kaydedilen bazı olaylarda Müslümanlara “terörist” gibi ifadeler kullanılarak hakaret edildi. Rapora göre ırkçılık etnik bir zeminden, dinî bir zemine kaydı. Irkçı hakaretlerde eskiden etnik kökene atıf yapılırken artık kişinin dini hedef alınıyor.

Siyasette terör saldırılarına ilişkin yürütülen güvenlik tartışmalarında kullanılan ayrıştırıcı üslup bu kapsamda sorgulanmaya muhtaç. Yükselen popülizmin toplumda kutuplaşmayı arttırdığı ve güvenlik yasalarının özellikle Müslümanların ötekileştirilmesine yol açtığı uyarısını Uluslararası Af Örgütü de yapmıştı.

2016’da Cami Saldırılarında Rekor Artış

Bir diğer araştırma ise Amsterdam Üniversitesi’nden (UvA) araştırmacı Ineke van der Valk’ın Müslümanlara Yönelik Ayrımcılık Gözlem Projesi. Mart ayında yayınlanan araştırmada en çarpıcı bulgulardan biri camilere yönelik saldırı sayısının 2015’te 28’den, 2016’da rekor kırarak 72’ye yükselmesi. Ancak Van der Valk gerçekte bu oranın daha yüksek olduğunu söylüyor. Zira geçtiğimiz yıllarda camilerle özel olarak irtibata geçen Van der Valk’a göre, Hollanda’daki yaklaşık 475 caminin yüzde 40’ı son on sene içerisinde en az bir kez saldırıya uğradı. Ancak bu vakaların hepsi kayıtlara geçmiyor. Van der Valk ayrıca Hollanda’da cami saldırıları konusunda 2012’de bilimsel araştırma yapan ilk akademisyen.

Van der Valk raporunda yardım ve tavsiye hizmeti sunan Ayrımcılıkla Mücadele Bürolarına (Hol. “antidiscriminatievoorzieningen”) vatandaşların yaptığı şikâyetlere de yer veriyor. Ayrımcılıkla Mücadele Bürolarına 2014’te 165 Müslüman’a yönelik ayrımcılık vakası bildirilmişken, 2015’te bu sayı yüzde 45 artarak 240’a ulaştı. 2016’da ise daha fazla Müslüman’a yönelik ayrımcılık vakası kaydedildi (250). Bu vakaların büyük bölümü iş piyasasında yaşanan ayrımcılık tecrübelerini kapsıyor. Müslümanlar -özellikle başörtülü kadınlar- hakaret ve sözel saldırılara maruz kalıyor. Müslümanlara yönelik ayrımcılık verilerini değerlendiren Van der Valk, Müslümanların siyasi ve kültürel birer tehdit olarak algılandığını söylüyor.

Müslümanlara yönelik ayrımcılık konusunda bir başka kaynak ise Hollanda polisinin senelik olarak yayınladığı ayrımcılık raporu. Mayıs ayında yayınlanan rapora göre 2016’daki polis kayıtlarında 4 bin 376 ayrımcılık vakasının yüzde 8’i Müslümanlara yönelik. Bu oran 2015’te yüzde 9’du.

Aşırı Sağcı Şiddet Olayları Arttı

Müslümanların hedef alınmasında aşırı sağcı grupların rolü büyük. Anne Frank Vakfı’nın raporuna göre 2011’de 90 olan aşırı sağcı grupların tahminî aktif üye sayısı 2015’te 245’e yükseldi. Araştırmacılara göre böylesi bir oran Hollanda’da en son 90’lı yıllarda görüldü. Kayda alınan aşırı sağcı şiddet olayları ise 2011’de 18 iken, 2015’te 37’ye yükseldi. Sosyal medya üzerinden aşırı sağcı gruplar camilerin kundaklanması için çağrıda bulundu.

Avrupa’da aşırı sağ üzerinde çalışmalar yapan Amsterdam Üniversitesi’nden siyaset bilimci Profesör Sarah de Lange, Mayıs ayında NRC Handelsblad gazetesine verdiği röportajda şiddet kullanan aşırı sağcı hareketlerin arttığını, giderek görünür hâle geldiklerini ve daha fazla şiddet kullanmaya başladıklarını ifade etti. De Lange bu durumun bütün Avrupa’da gözlemlendiğini belirtiyor.

De Lange aynı zamanda aşırı sağcı şiddet olaylarındaki artışı açıklamakta kısmen zorlanıyor: “Aşırı sağ Avrupa siyasetinin bir parçası hâline geldi. Bu durumda siyaset bilimindeki teorilere göre aşırı sağcı grupların daha az şiddet kullanması beklenir, çünkü artık parlamentoda düşüncelerini temsil eden bir parti var. Fakat mevcut durumda bu tam tersi.” De Lange’ya göre aşırı sağcı gruplar mevcut durumu bir fırsat olarak değerlendiriyor ve sınırları zorluyor.

Anne Frank Vakfı; 2015’te aşırıcı Müslümanlara yönelik birçok proje varken, aşırı sağcılara yönelik benzer bir projenin olmadığına dikkat çekiyor.

Veriler Buz Dağının Görünen Kısmı

Ineke van der Valk’a göre Müslümanlara yönelik kaydedilen ayrımcılık, buz dağının sadece görünen kısmı. Zira Müslümanlar suç duyurusunda bulunmak konusunda çekimser kalıyor. En önemli sebeplerden biri ise şikâyetlerinin ciddiye alınmayacağı düşüncesi ve polise karşı güvensizlik. Van der Valk’ın tahminlerine göre sekiz vakanın sadece biri kayıt altına alınıyor. Polis tarafından kaydedilen vakaların ise sadece yüzde 25’ine savcılık soruşturma açabiliyor. Buna rağmen Hollanda Başbakanı Mark Rutte 2016 yılının Eylül ayında yaptığı bir konuşmada bu konudaki sıkıntıların giderilmesi için fazladan yatırım yapmayacağını açıkladı.

Müslümanlara Yönelik Ayrımcılığa Karşı Önlemler

Sivil toplum kuruluşları, Müslümanlara yönelik artan ayrımcılık olaylarına karşı bazı inisiyatifler geliştirdi. Bunlardan biri 2015’te Charlie Hebdo saldırısından sonra İslamofobik vakaların bildirilebileceği “Meld islamofobie!” isimli şikâyet hattının kurulması. Birçok sivil toplum kuruluşu ayrıca bu konuya karşı duyarlılığı artırmak için faaliyetler düzenledi. Diğer yanda Müslümanlara yönelik ayrımcılık ile ilgili gelişmeleri derleyen ve bu konuda artık bir kaynak hâline gelen “Republiek Allochtonië” gibi web sayfaları da var.

Toplumdaki bu girişimlerle Müslümanlara yönelik ayrımcılık; basın organlarının, siyasetin ve toplumun gündemine taşındı. Van der Valk’a göre birçok belediyede Müslümanlara yönelik ayrımcılıkla mücadele için projeler geliştirilmesine karar verildi. Bu konuda araştırmaların yapılması için bakanlık finansal destek sağladı ve farklı araştırma kurumları bu konu üzerinde yoğunlaşmaya başladı. Ancak Van der Valk, bu araştırmaların sayısının hâlâ çok az olduğuna dikkat çekiyor.

Müslümanlara yönelik ayrımcılık vakalarının daha iyi kayıt altına alınması için de girişimlerde bulunuldu. Van der Valk’a göre istatiksel verilerin yanında İslamofobinin ciddiyetinin anlaşılabilmesi için nitel araştırmaların da artırılması gerekiyor. Böylece ayrımcılığın Müslümanlar üzerinde bıraktığı iz daha iyi anlaşılabilir. Geçtiğimiz yıllarda örneğin cami saldırılarında cemiyet temsilcilerinin yüzde 58’i psikolojik ve yüzde 10’u fiziksel zarar gördüğünü ifade etmişti. Bu konuda yetkili makamların yeterli desteği vermediğine dair eleştiriler var.

Devletin son senelerde bu konuda adım atmasında ise Van der Valk’a göre Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) başta olmak üzere uluslararası camianın baskısı etkili oldu. ECRI, 2016’da Hollanda’nın ayrımcılığa karşı mücadele konusundaki tavsiyelerin hepsine yeterince uymadığını söyleyerek tekrar eleştiride bulunmuştu. Van der Valk’a göre son senelerde hükûmet de ayrımcılığa karşı daha net bir tavır sergilemeye başladı. Hollanda hükûmeti 2015’te artan kutuplaşmaya, sosyal medya üzerinden yapılan nefret söylemlerine ve cami saldırılarına karşı tepkisini belli etti. Ancak Müslüman kuruluşlar, sinagoglara kıyasla cami güvenliği konusunda devletin yeterli desteği sağlamadığı görüşünde. Örneğin sinagoglar çok uzun süredir polis gözetimi altında. Göçmen kökenliler tarafından kurulan DENK partisinin geçtiğimiz aylarda bu yönde sunduğu önerge de parlamentonun çoğunluğu tarafından tekrar reddedildi.

İlk Defa Bir Cami Saldırısı Terör Saldırısı Olarak Nitelendirildi

Olumlu gelişmeler arasında Hollanda’da geçen sene ilk defa Enschede kentinde bir camiye yapılan saldırının yargı tarafından terör saldırısı olarak nitelendirilmesi var. Zira bu karar ile topluma saldırıya dair net bir mesaj verilmiş oldu.

Şubat ayında Rotterdam kentinde yerli halk da saldırılara sessiz kalmayarak, Kanada’daki cami saldırısından sonra Hollanda’daki Müslümanlara destek amaçlı Cuma namazı esnasında caminin etrafında ele ele tutuşarak halka oluşturdu.

Yargı Geert Wilders’ı Suçlu Buldu

Ayrıca göçmen karşıtı Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders, Faslılar hakkında yaptığı ırkçı açıklamalarından dolayı 2016’da ceza almasa da hakaretten ve ayrımcılığa teşvikten suçlu bulundu.

Bir diğer olumlu gelişme de mayıs ayında Amsterdam yargısının genel seçimlerde milletvekili adayı olan Surinam kökenli aktivist Sylvana Simons’a ırkçı hakarette bulundukları gerekçesiyle yargılanan 22 kişiden 20’sine 80 saati bulan kamu hizmeti ve 450 Avro’ya varan para cezası vermesi. Mahkeme davaya ilişkin yaptığı açıklamada; düşünce özgürlüğünün de bir sınırı olduğunu hatırlatarak, verilen cezaların suçlular için uyarı niteliği taşıdığını ifade etti.
Müslümanlara yönelik ayrımcılıkla mücadele sürecinde yetkili makamların ve siyasi partilerin, ırkçı söylemlere karşı tepkilerini belli etmeleri ve örnek tavır sergilemeleri önemli.

Müslümanların ırkçı vakaları yetkili makamlara bildirmesi de bu sorunun çözülmesinde önemli rol oynuyor. Sivil toplum kuruluşları bu konuda mağdurları teşvik etmeli ve ayrımcılıkla mücadele konusunda proaktif bir tavır sergilemeye devam etmeli.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler