'Dosya: "Başörtülü Kadınlara Saldırılar"'

“İslamofobik Siyasetçiler Başarılı Oldukça Failler Meşruluk Kazanıyor”

Kaliforniya Üniversitesi ile Salzburg Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan ve 27 ülkeyi ele alan Avrupa İslamofobi Raporu’nun editörlerinden Dr. Farid Hafez ile Müslüman kadınlara yönelik saldırıları konuştuk.

Avrupa İslamofobi Raporu 2015 ve 2016’nın editörlerinden birisiniz. Avrupa ülkelerinde Müslüman kadınlara yönelik saldırılarda bir artış var mı?

Genel olarak ele alınırsa yapılan niceliksel araştırmalara göre Müslümanlara karşı reddedici tutumda ve İslam’ın tehlikeli olarak algılanmasında bir artış gözlemleniyor. Bununla eş zamanlı olarak Avusturya gibi ülkelerde özellikle siyasi seçim dönemlerinde sözlü ve fiziksel saldırılarda artış söz konusu. Bu artış özellikle kutuplaşmaya katkı sağlayan siyasi adaylar İslamofobik bir gündemle sahneye çıktıklarında kendisini gösteriyor. Bununla beraber küçük olumlu gelişmeler de kaydediliyor. Örneğin Federal Almanya Cumhuriyeti’nin İslam karşıtı nefret suçlarını polis istatistiklerine dâhil etme kararı buna bir örnek. Bunlar sorunun hızlı bir şekilde çözüme ulaştırılmasını sağlamasa da gerekli olan küçük adımlar. Genel durum ise umut verici olmaktan ziyade endişe uyandırıcı.

Başörtüsü hakkında yürütülen kamusal tartışmalarda başörtüsünün paralel toplumlar, baskı, gericilik ve erkek egemenliğini çağrıştırması başörtüsü takan Müslüman kadınları nasıl etkiliyor?

Bu bağlamda en çok mağdur olanlar en savunmasız figürü temsil eden Müslüman kadınlar. Cinsiyet ayrımcılığı ırkçı tutumların en önemli yapı taşı ve bu açıdan bakıldığında bu hiç de şaşırtıcı bir durum değil. Müslüman kadınlar hizaya sokulmaya çalışılıyor. Haşema yasağı bu duruma bir örnek. Bu baskıyı meşrulaştıran baskın toplumlar da bu baskı üzerinden değer kazanıyorlar. Müslüman kadını bir yansıma alanı yaparak kendilerine ait değeri yükseltiyor, kendilerini ilerici ve eşit haklara sahip bireyler olarak yansıtıyorlar. Sonuçta bu durum beyaz ataerkilliği stabilize ediyor ve bu sayede bu yapı tüm kadınların baskılanması konusunu ele almak zorunda kalmadan kendi hâkimiyetini güçlendiriyor.

İslam hakkında yürütülen kamusal tartışmalarla Müslümanlara yönelik saldırılar arasında bir bağlantı var mı? Mesela İslam hakkında çoğunlukla negatif haberler yapıldığında Müslümanların saldırılara daha sık maruz kalması gibi bir durum söz konusu mu?

Daha önce de belirttiğim gibi seçim kampanyaları ve siyasetçilerin İslamofobik talep ve ifadeleri ile bağlantılı olarak böyle bir durumun söz konusu olduğu ifade edilebilir. Bu durumu faillerin genellikle sağcı adayların güçlenmesine atıfta bulunmalarından ve böylece kendi eylemlerini meşrulaştırmalarından anlıyoruz. Raporumuzda yer almasa da ABD’de Trump’un seçim zaferinden sonra çok sayıda camiye saldırı düzenlendi. İslamofobik failler, İslamofobik siyasetçilerin elde ettikleri başarılarla kendi görüşlerinin meşruluk kazandığını düşünüyor.

Başörtüsü “ırkçı ötekileştirme”ye hizmet ediyor mu?

Eğer kullanmak istenilen kavram buysa, evet, hiç şüphesiz. Esas itibarı ile ırkın temel belirteçlerinin hem kan hem de din olduğunu belirtmek isterim. Müslümanların saçlarını örttükleri nesneye verilen isim, yani başörtüsü “Müslüman’a özgü olanı” işaretlemek ve tanımlamak için kullanılıyor.

Başörtüsünün siyasi bir sembol mü yoksa dinî bir yükümlülük mü olduğu sıkça tartışılıyor. Bu nitelemelerin başörtüsünün/başörtüsü takan kadının kabul görmesi bakımından ne gibi bir önemi var?

Benim açımdan bu bir tartışma değil, bir nefret ifadesi. Müslüman kadınlar, farklı şekillerde de olsa 1400 yıldır saçlarını örtüyorlar. Beyaz adamların sömürgecilik döneminde bununla karşılaştıklarında kadının açılmasını talep etmeleri, erkek hâkimiyet düşüncesinin (aynı zamanda beyaz kadını da baskılayan) cinsiyetçi mantığıyla alakalıdır. Günümüzde beyaz ve esmer kadınların da başörtüsünün politik bir konu olarak sınırlandırılmasında rolü var. İnsan hakları ve din özgürlüğü çağında başörtüsünü sınırlandırmak ve yasaklamak için bir gerekçeye ihtiyaç duyuluyor. Bunu yapabilmek için başörtüsü dinî alandan çıkarılarak siyasi alana dâhil ediliyor. Bu sayede hem başörtüsü yasaklanabiliyor, hem de uyguladığı kısıtlamalara ve hak ihlallerine rağmen kendini ilerici, liberal ve insan haklarına saygılı olarak tanımlayan beyaz baskın toplumun egemenlik ilişkileri güçleniyor.

Bazı Müslüman kadınlar saldırıya uğramaktan korktukları için başörtüsü takmaktan çekindiklerini ifade ediyorlar. Başörtülülere yönelik saldırılar kadınların kimliğini nasıl etkiliyor?

Bu konuda bildiğim bir araştırma yok ve bunun telafi edilmesi gerek. Şu ana kadar çok az sayıda araştırmacı İslamofobinin psikolojik etkilerini ele almış durumda. Ancak tüm bu saldırıların birtakım sonuçları olduğu açık. Kurumsal ırkçılığın bir şekli olarak İslamofobi, kendilerini normların dışında görmelerinden başlayarak, sosyalleşme süreçlerinde yaşadıkları ve artık tabii olarak algılanan dışlanma deneyimlerine kadar tüm Müslümanlara etki ediyor.

Başörtüsüne yönelik saldırılardan korunmak için savunma kurslarına katılan Müslümanlar var. Bu durum neyin göstergesi?

Ben bunu artan saldırılara karşı bir farkındalık ve kendini savunma ihtiyacının bir yansıması olarak değerlendiriyorum. Afrika kökenli Amerikalılar dövüş sporları ile uğraşmaya ilk başladıklarında bu kişiler militan olmakla suçlanmışlardı. Tabii ki benzeri bir iddiayı kadınlar hakkında kullanmak biraz daha zor. Irkçı mekanizma daima, karşıdakinin tepkisini “anormal” olarak anlamlandırma stratejisi güder.

Avusturya’da başörtüsü yasağı tartışıldı. Avusturya hükûmeti başörtüsü yasağını “kamu hizmetlerinde tarafsızlık ilkesine” dayandırdığını ifade ediyor. Fakat dersliklerde yer alan haç tarihsel olarak kabul edilmiş olarak nitelendiriliyor. Bu çelişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Daha doğru izah etmek gerekirse yeni Entegrasyon Yasası ile Avusturya’da peçe yasaklanmış durumda. İkincisi de hükûmet, kıyafet düzenlemesi ile polis, savcı ve avukatlar olmak üzere üç meslek grubu için Müslümanların saçlarını örtme uygulamasının yasaklanabileceğini ifade etti. Peki hükûmet mahkeme salonunda haç bulunmasına izin verirken bu tarz bir yasağı nasıl açıklayabilir? Elbette burada nesnelerin değil, kişilerin söz konusu olduğunu ve haçın tarihsel bir yeri olduğunu ileri sürerek. Bu beyaz, Hristiyan, erkek egemenliğinin olduğu alanın muhafaza edilmesi gerektiğine dair inancın çok açık bir göstergesi.

Avrupa Adalet Mahkemesi’nin başörtülü Müslüman kadınları çalışma hayatından dışlayan kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben bu kararı daha önce söylenenlerle bağlantılı olarak değerlendiriyorum. İslamofobinin İslam’a duyulan nefret olduğuna ilişkin oldukça yaygın olan yanlış bir görüş var. Benim düşünceme göre İslamofobi başka bir şey. İslamofobi hayali bir İslam tablosu yardımıyla sürdürülen bir iktidar koruma ve genişletme aracı. Tüm bu düzenlemeler geçmişte şirketlerin koltuklarını temizleyen Müslüman kadınların bugün o bürolarda, o koltuklarda oturmak isteyen kızlarına bu imkânı vermemek için yapılıyor. Burada amaç, 500 yıldır beyazların kendilerini inandırdıkları üstünlük duygusunu sorgulayan “farklı” görünene karşı egemenlik kurmaktır. Bunun, bu duruma alışmış olan herkes için çok rahatsız edici olduğu açıktır.

Fotoğraf:©Samuel Colombo

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler