"Almanya"

Mısır İle İş Birliği Almanya’nın Temel Değerlerine Ters

Federal Almanya Başbakanı Angela Merkel, mart ayının başında olası bir mülteci anlaşması imzalamak için Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi ile buluştu. Oysa bu tarz bir iş birliğinin hem iltica sebeplerini arttırma, hem de Almanya’nın temel değerlerini ihlal etme olasılığı çok yüksek.

Federal Almanya Başbakanı Angela Merkel, mart ayının başında olası bir mülteci anlaşması imzalamak için Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi ile buluştu. Oysa bu tarz bir iş birliğinin hem iltica sebeplerini arttırma, hem de Almanya’nın temel değerlerini ihlal etme olasılığı çok yüksek.

Mart ayının başında Federal Almanya Başbakanı Merkel, Sisi rejimi ile bir anlaşma imzalamak üzere Kahire’ye seyahat etti. Ziyaretin sebebi federal Alman hükûmeti ve Mısır askerî rejimi arasında bir iş birliği başlatmak olmasa da eski General Sisi ve baskıcı askerî rejiminin aldığı tepkiler ortada. İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü, Mısır devletinin farklı siyasi görüşe sahip vatandaşlara yönelik keyfî müdahalelerini, sansür ve ağır insan hakları ihlalini kınıyorlar.

Bu şartlar düşünüldüğünde Şansölye’nin Mısır ziyareti de oldukça anlamsız. Merkel Mısır seyahatinde tartışmalı bir mülteci anlaşması imzalamış gibi görünüyor. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse askerî diktatörle yakın bir iş birliğinin temelleri, henüz 2016 yılında, Almanya Federal İçişleri Bakanı Thomas De Maizière ile Mısır İçişleri Bakanı Abdel Gaffar bir güvenlik anlaşması imzaladıklarında atılmıştı.

Mısır İçişleri Bakanlığı ülkede durmadan yinelenen ağır insan hakları ihlallerinin de sorumlusu. Mısır rejimi, 2013 yılındaki toplu katliam çerçevesinde sivillerin öldürülmesinden sorumlu ve kamu televizyonlarında toplu katliamları ve tutuklamaları meşrulaştırıyor. 2013 yılından beri aralarında üniversite öğrencilerinin, parlamenterlerin, kadınların ve çocukların da bulunduğu siviller öldürülüyor. Gazeteciler ve siyasi muhalifler tutuklanıyor veya infaz ediliyor. Rüşvet toplumun tüm kesimlerinde yaygın. Askerî rejim olağanüstü hâl yasaları ve çıkarılan Gazeteciler Kanunu ile hâkimiyetini güvence altına almakta ve Mübarek liderliğinden beri devam eden her türlü siyasi, ekonomik ve sosyal duruma ve elitlere yönelik tüm eleştirileri sansürlemekte. Askerî darbenin liderleri hakkında Avrupa mahkemelerinde insanlığa karşı suç işlemekten suç duyuruları var.

İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü’nün resmî raporları bu suçun kanıtını ortaya koyar nitelikte. Mısır hapishaneleri Sisi rejimini protesto eden göstericilerle dolup taşıyor. Verilen idam kararları ve gerçekleştirilen infazlar Mısır yargısının başına buyrukluğunun ve hukuk devletinin esas prensiplerinin ihlal edildiğinin açık birer kanıtı.

Almanya federal hükûmeti ve Mısır rejimi arasında gerçekleştirilen iş birliği, ekonomik anlaşmalar ve planlanan sığınmacı anlaşması ile sadece Alman değerleri ve Alman anayasasında yer alan prensipler ciddi derecede ihlal edilmekle kalmıyor; ayrıca bu durum “Alman” değerlerinin Alman iç işlerinde uygulanıp uygulanmadığı sorusunu da akıllara getiriyor. Bunun yanı sıra Alman değerlerinin evrensel geçerliliği de şüphe uyandırıyor, zira bu prensipler Alman dış politikasına hiç yansımıyor.

“Die Welt” gazetesine konuşan Federal Meclis Başkan Yardımcısı Johannes Singhammer’ın ifadesine göre Merkel’in ziyaretinde Ezher Üniversitesi Mısır’da imam yetiştirmeyi ve Almanya’ya göndermeyi teklif etmiş. Bu öneri DİTİB’e dair son aylardaki tartışma açısından mantıklı gibi görünse de burada akıllara bir çifte standart uygulanıp uygulanmadığı sorusu da geliyor: DİTİB imamlarının eleştiri bombardımanına maruz kalmalarının sebebi, Alman siyasetçilerin görüşüne göre “antidemokratik” ve hatta “diktatörce” hareket eden bir devletle bağlantı içinde olmaları değil miydi? Buna rağmen Ezher Üniversitesi’nin, çok açık bir şekilde insan haklarını ihlal eden Sisi ile yakın bir ilişkisi olduğu herkes tarafından bilinmesine rağmen bu teklif Singhammer tarafından olumlu karşılanmıştır. Ayrıca Singhammer bu teklifin Şansölye’ye sunulduğunu da dile getirmiştir.

Bununla beraber Almanya’nın Mısır’ı “mülteci sorunu” konusunda bir iş birliği partneri olarak gördüğü düşünülürse, bu rezaletin çıkış noktası belli olmaktadır.

Federal Hükûmetin Çelişkileri

Mısır şu anda Cenevre Mülteci Sözleşmesi gerekliliklerini yerine getirmemektedir. Alman Dışişleri Bakanlığı, Yeşiller Partisi’nin bir soru önergesi çerçevesinde İltica Yasası Paragraf 29a, madde 2 gereğince Mısır’ı güvenli bir ülke olarak sınıflandırmamaktadır. Bu sınıflandırmaya göre değerlendirildiğinde Mülteci Anlaşması oldukça çelişkili bir durumdur. Kendisi güvenli olarak kabul edilmeyen ve bu ülkeden gelen mültecilere Almanya’da iltica hakkı tanınan bir ülke, mağdurlara nasıl iltica hakkı verebilir ki?
Siyasetçiler “mülteci sorununu” çözmek için diktatör bir rejimle mülteci anlaşması imzalamayı Şansölye’nin pragmatik bir hamlesi olarak değerlendirebilir. Ancak Avrupa’daki mülteci sorununun böyle anlaşmalarla sadece kısa vadeli olarak baskılanabileceğinin altının çizilmesi gerekmektedir. Savaş ve tahribattan kaçan insanların Alman toplumu için bir yük olarak görülmesi uzun vadede daha fazla sefalet ve insan hakları ihlali ile sonuçlanacaktır. Federal Alman hükûmetinin imzaladığı bu tür anlaşmalar ilticanın asıl sebepleri ile, yani adil olmayan servet dağılımı, yoksulluk, baskı ve yolsuzlukla mücadele etmez. Bu tür önlemler daha çok “mevcut durumun” korunmasına ve anlaşmazlıkların “semptomatik olarak” ele alınmasına sebep olur. Büyük bir ihtimalle bu tür anlaşmalar kısa vadede Şansölye ve kendisinin yaklaşan seçim kampanyası için avantajlıdır. Ancak esas itibarı ile bu anlaşma verimsiz olacaktır, zira burada sadece iltica sebeplerinin göz ardı edilmesi söz konusu değildir, diktatör bir rejimle gerçekleştirilen bir iş birliği bu sebepleri uzun vadede daha da güçlendirecektir. Mısır’a yardıma muhtaç daha fazla insan gönderilmesi sorunun çözüme ulaştırılmasını değil sadece başka yere yığılmasını sağlar. Bu yığılma ileri dönemde, sadece Suriye’den değil, Mısır’dan da gelen ciddi bir “mülteci dalgası” şeklinde Avrupa’yı da etkileyebilir.

Kısır Döngü ve Almanya’nın Değerleri

Darbeci General Sisi, kurduğu baskıcı devletle teröre zemin hazırlamıştır. Genç Mısırlıların birçoğu “demokrasiye geçiş”ten ikna olmuş değildir, haklarının ihlal edildiğini düşünmekte ve çözümü Avrupa ülkelerine göç etmekte veya silahlı ve militan gruplara katılmakta görmektedir. Baskının devam etmesi genç insanların Avrupa’ya göçünü daha da hızlandıracaktır. Hedeflenen ve bir verim sağlamayacak olan mülteci anlaşması bunu önleyemeyecektir. Aynı şekilde, Mısır aynı sorunu kendisi yaşarken, Ezher Üniversitesi’nin Büyük Şeyhi’nin genç Müslümanlar arasında artan radikalleşmenin önlenmesi için buradaki din temsilcilerine yardımcı olmak istemesi de şaşırtıcıdır.

Bu durumda Alman federal hükûmetinin Mısır’la mülteci krizini önlemek adına imzalayacağı anlaşmaların hüsranla sonuçlanması beklenmektedir. Dolayısıyla bir yandan “mülteci dalgalarını” engellemeye yönelik “iyi niyetli” bu girişim başarısız olacak, diğer yandan ve asıl vahim olanı ise Federal Alman Hükûmeti kendi temel ilkelerini çiğnemiş ve planlanan güncel iş birlikleri ile uygulanmakta olan baskı, tutuklama ve başına buyruk idamların sorumluluğuna bir nevi ortak olmuş olacaktır.
Almanya’nın askerî bir rejimin aktif destekçisi rolünü kanıksaması ve bu rejime daha başka suçlar işlemesi için özgürlük ve izin vermesi ise bütün süreçte en endişe verici durumdur.

Fotoğraf:©FromAnadoluImagesCom

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler