"Aşırı Sağ"

Irkçı Saldırıya Kurban Giden Jo Cox’un Anısına

Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliğinden çıkmasına dair referendum birlikten çıkış yönünde sonuçlandı. Brexit arefesinde bir aşırı sağcı tarafından katledilen Jo Cox’u Brexit’in hararetli gündemi sebebiyle unutmamak önem arz ediyor.

Fotoğraf: Shutterstock.com/Ms Jane Campbell

Birleşik Krallık’ta Milletvekili Jo Cox seçmenleriyle bir araya gelerek seçim toplantısı yapmak için gittiği Birstall Halk Kütüphanesi’nin önünde 16 Haziran’da gün ortasında suikasta uğradı. Batı Workshire’da Batley ve Spenin Milletvekili olarak seçilen 41 yaşındaki Cox aşırı sağcı bir saldırganın birkaç el ateş etmesi ve bıçaklaması sonucu yaşamını yitirdi. Jo Cox cinayeti ülkede yirmi yılı aşkın süredir gerçekleşen ilk suikast olma özelliğini taşıyor.

Cox üç ve beş yaşında iki çocuk annesi olup, eski başbakan Gordon Brown’ın danışmanlığını yapmış olan Brendan Cox ile evliydi. Meclise girmeden önce Bill ve Melinda Gates Vakfı ile kölelik karşıtı kampanya grubu Özgürlük Fonu Vakfı’nın (İng. “The Freedom Fund”) danışmanlığını üstlenmişti. Bunun yanı sıra Mariella Frostrup’a ait GREAT Vakfı’nın destekçisi olan Cox yıllar boyunca Burma Campaign’in yönetim kurulu başkanlığını yaptı. Cambridge Üniversitesinden 1995 yılında mezun oldu.

Parlamentoda yalnızca bir yıl kadar bulunmasına rağmen İşçi Partisi’nde yükselen bir yıldız olmayı başarmıştı. Hakkında zaman içerisinde bakanlık koltuğuna oturacağına dair dedikodular vardı.

Jo Cox’un Asistanı

Jo Cox’un Müslüman asistanı Fazila Aswat saldırıdan sonra Cox’a yardım etmeye çalıştı. Ancak Cox çok ağır yaralanmıştı. Batley kentinden sorumlu eski İşçi Partili Konsey Üyesi olan Aswat’ın babası Ghulam Maniyar, Cox’un öz kızı gibi olduğunu, kendisine “amca” diye hitap ettiğini söylüyor. Saldırgan gelip Cox’a tekrar saldırdığında Fazila Aswat kol çantasıyla saldırganı uzaklaştırmaya çalıştı. Saldırgan bıçağını Fazila’ya doğrulttu, ancak hamle yapmadı. Fakat Fazila’nın gözleri önünde Jo’yu silahla tekrar vurdu. Çok ağır yaralı bir şekilde Fazila’nın kollarında kalan Cox’u olay mahalline gelen polis ve hava ambulansı hastaneye taşıdı.

Aşırı Sağ ve Medyanın Çifte Standartları

Cox’un katili 52 yaşındaki Thomas Mair’in cinayeti işlerken “Önce Britanya” (İng. “Britain first”) diye bağırdığı bildirildi. “Britain First” camilere ve helal restoranlara yaptıkları saldırılarla bilinen faşist ve aşırı sağcı bir grup. Geçenlerde bu grup, üyelerinin “eylemci eğitim kampında” savunma ve bıçak kullanma teknikleri eğitimi görürken çekilmiş video görüntülerini yayınlamıştı. “Britain First” 2011 yılında aşırı sağcı Britanya Ulusal Partisi (BNP) üyeleri tarafından kuruldu. Birleşik Krallık genelinde İslam’ı yasaklamak bu grubun resmî politikası olarak göze çarpıyor. Ne var ki yasaklanmayan ve terörle mücadele kanunları altında ele alınamayan bu grubun yönelttiği tehditler yetkililer tarafından ciddiye alınmıyor.

Cinayetten yargılanan Thomas Mair mahkemede kendisinin “hainlerin ölümünü, Birleşik Krallık’ın özgürlüğünü” temsil ettiğini söyledi. Mair’in evinde arama gerçekleştiren özel polis güçleri Nazi sembolleri ve aşırı sağcı kitaplar buldu. Mair’in aynı zamanda ev yapımı silah ve patlayıcı hazırlama talimatları ve ABD merkezli neo-Nazi bir gruptan pek çok kitap satın almış olduğu bildirildi.

Uzmanlara göre Jo Cox’un katledildiği Batı Yorkshire’da ırkçı ideolojiler etrafında birleşmiş yedi ayrı aşırı sağcı grup mevcut.

Thomas Mair siyasiler ve medya tarafından “terörist” ya da “potansiyel terörist” olarak adlandırılmadı. Masum sivilleri öldüren gayrimüslimler için medyanın kullandığı onlarca farklı tabir vardır. Sahip oldukları ideoloji, din ya da inançların adı verilmeden kullanılan bu tabirler arasında “psikopat narsist”, “sorunlu”, “saldırgan” ya da “şahıs” gibi kelimeler yer alır; fakat bu kelimeler arasında “terörist” yoktur.

Cox’un Müslümanlara Yönelik Hassasiyeti

Jo Cox Birleşik Krallık’ta farklı toplulukların birlikte hoşgörü ve saygı içerisinde yaşayabilmelerini savunuyordu. Milletvekili olduğunda Filistin İşçi Partili Dostluk Grubunun içerisindeydi. 2015 yılında ise İsrail’in Gazze ablukasını kaldırmasına yönelik söz konusu grubun yazmış olduğu ortak raporda yer aldı. Cox geçtiğimiz şubat ayında Muhafazakâr Parti yönetiminin İsrail ürünlerine uygulanan boykotu yasal düzenleme tehditleriyle bastırmaya çalışmasının demokratik özgürlüklere aykırı olduğunu ve İngiliz halkının “ahlaksız” şirketleri boykot etme hakkının olduğunu söylemişti.

Cox Suriyeli iç savaş kurbanlarının da sesi olmuştu ve Suriye Parlamento Dostluk Grubunun başkanlığını yapıyordu. Abluka altına alınan bölgelerin askerî hava araçlarına yasaklanması ve bu bölgelerdeki sivillere havadan gıda yardımı yapılması çağrısında bulunmuştu. Geçtiğimiz sene İngiliz Hava Kuvvetlerinin Suriye’deki hava saldırılarının artırılması için oy vermekten kaçınan pek az milletvekilinden biriydi. Hava müdahalesinin Suriye içindeki çatışmaları sona erdirecek, aşırıcıları yenilgiye uğratacak ve Beşar Esad rejimiyle başa çıkabilecek bir strateji olmadığını söylemişti.

Mülteciler için destek kampanyaları başlatmış olan Cox geçtiğimiz nisan ayında hükûmete binlerce çocuk mülteciyi ülkeye kabul etme çağrısında bulunmuştu. İşçi Partili meslektaşı Alf Dubs’un meclis üyelerine zor durumdaki çocukların güvenliğinin sağlanması için çağrıda bulunan ve sonradan reddedilen teklifini hararetle savunmuştu. Bir ay sonra mayıs ayında Cox hükûmetin Suriye, Rusya ve Birleşik Krallık’ın saldırılarından sorumlu tutulması için Parlamento’ya acil soru önergesi verdi. Yorkshire Suriye Derneği, Scotland4Syria ve Galler Suriyeli Topluluğu gibi destek organizasyonları Cox’un fikirleri için hem “ahlaki hem de gerçekçi” sözlerini kullanmışlardı.

Birleşik Krallık Suriye Dayanışma Grubu üyeleri öldürülen milletvekilinin sivil kayıplarının azaltılması için yaptığı çalışmaları överek Cox suikastıyla insanlığın bir şampiyonu kaybettiğini bildirdi. Suriye’de görev yapan arama kurtarma gönüllülerinden oluşan Beyaz Baretler grubu ölümünden sonra Cox’un adına açılmış yardım sitesinden toplanan bağışların yöneltildiği üç organizasyondan biri.

İslamofobiyle Mücadele

Suikaste uğramadan önce Jo Cox özellikle Müslüman kadınlara karşı gerçekleştirilen İslam karşıtı saldırılardaki artışa karşı uyarıda bulunacaktı. Gelecek ay İslamofobi faaliyetlerini izleyen ve raporlayan Tell Mama organizasyonuyla birlikte hazırladığı raporu gündeme getirerek Parlamentoya seslenmeyi planlıyordu. Cox ayrıca çalışmanın başlangıcında kullanılması için İslamofobinin önlenmesi hakkında bir video da hazırlamıştı.

Bahsi geçen çalışma bir önceki yıla kıyasla 2015 yılında Britanya’daki Müslümanlara karşı yapılan saldırılarda yüzde 80 oranında artış olduğunu ortaya koyuyordu. Farklı Müslüman organizasyonlarla bir araya gelerek İslamofobinin ne şekilde üstesinden gelinebileceğini ve bu konuda kendisinin nasıl yardım edebileceğini tartışıyordu. Nitekim Cox kendi seçim bölgesindeki aşırı sağcılık ve İslamofobi nedeniyle birçok genç kadının sokakta güvenli bir şekilde dolaşamadığını söylemişti. Bunun haricinde suikasttan önce Jo Cox aşırı sağcı radikaller ve ulusalcıların oluşturduğu tehlikeleri ele alan bir rapor hazırlıyordu.

Brexit’in Ardından

Cox’un üzerinde çalıştığı son kampanyalarından biri de Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nde kalması yönündeydi. Suikasttan bir hafta sonra 23 Haziran’da AB Referandumu gerçekleşti.

Birleşik Krallık’ın üyelikten çıkmasının değil de kalmasının Müslümanlar için daha iyi olacağını, çünkü Avrupa’daki Müslümanların da İslamofobi’den mustarip olması nedeniyle Avrupa Birliği’nin İslamofobi’yi ele alarak tartıştığını, meselenin bir Avrupa problemi hâline geldiğini, bu nedenle bu sorunu hep birlikte çözmek gerektiğini düşünen birçok Müslüman Britanyalı AB’de kalma taraftarıydı.

Haziran 2015’te YouGov tarafından yapılan bir anket Müslümanların (Birleşik Krallık da dâhil olmak üzere) yedi Avrupa ülkesinde en az sevilen ikinci grup olduğunu ortaya koydu. Sonuçlara göre Müslümanlara karşı olumsuz fikirleri olan kişilerin oranı yüzde 40 civarındaydı. 2015’te AB İslam düşmanlığı sorununu ciddiye aldığını göstermek amacıyla David Friggieri’yi İslamofobi Koordinatörü olarak görevlendirdi.

Bununla birlikte AB’de kalma taraftarları Avrupa Birliği’nin insan haklarını koruma konusunda Birleşik Krallık’ın Eşitlik Yasası’na kıyasla daha uzun bir geçmişi olduğunu düşünüyordu. Dahası AB Müslümanlara karşı yürütülen nefret suçlarıyla ilgili olarak pek çok araştırma yürütüyordu. Ayrıca İslamofobi ve diğer ayrımcılık türleriyle mücadele için 2014 ila 2020 yılları arasında kullanılmak üzere 338 Milyon Sterlin ödenek ayrılmıştı.

Müslüman karşıtlığı ve nefret suçlarının giderek arttığı diğer bir ortam ise internet ve sosyal medya oldu. Bu nedenle 2016’da AB online nefretle daha etkin bir şekilde mücadele edebilmek için Microsoft, Facebook, Twitter ve YouTube ile birlikte bir çalışma programı başlattı. Ayrıca AB kanunları çerçevesinde Britanyalı vatandaşlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi koruması altındalar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupa’daki en yüksek mahkeme olmakla birlikte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni uyguluyor ve Birleşik Krallık ve Galler Temyiz Yüksek Mahkemesi ile Birleşik Krallık Yüce Divanı’nın da üstünde yetkilere sahip.

Birleşik Krallık’ın AB üyeliğinden ayrılmasını savunan Müslümanlar ise temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğine inanan ve Birleşik Krallık mahkemeleri yoluyla anlaşmazlıklarını çözemeyen Birleşik Krallık vatandaşlarının insan hakları davalarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yine de götürebileceğini savunuyorlardı.

Birleşik Krallık AB referandumunun ardından ayrılmayı seçti. Bu sonucun Müslümanlar açısından neler getireceğini çok değil birkaç ay içerisinde daha net görebileceğiz. Seçimden geriye ise Müslümanların, azınlıkların ve mazlumların hakkını savunan Jo Cox’u yitirmenin acısı kalacak.

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler