'Dosya: "Terörle Mücadele"'

“Gözetleme Devleti” Nedir?

İnternette “gözetleme devleti” (İng. “surveillance state”) kavramını taradığınızda kavramın çok çeşitli kullanımlarını ve bu kavramı içeren haberleri görürsünüz. Bu durum sürpriz değildir; Edward Snowden’in yaptığı bilgi sızdırmalarını düşünün. Toplum ve hükûmetler devletlerin casusluğunu tartışırken konunun ne olduğunu anlamak oldukça önemli.

“Gözetleme devleti” etrafındaki tartışma “ne olduğu” açısından değil de “nasıl” ve “nerede” olduğu açısından yeni değil. İnternetin ve yeni teknolojilerin yaygın kullanımı, istihbarat servislerinin artan yetkilerinden özel kuruluşlardan veri toplamaya kadar yeni casusluk türleri üzerine tartışmaları alevlendirdi. Dahası, gözetleme yetkileri tartışmasında son tur şu anda Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkelerinde yapılıyor. Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda mahremiyet hakları hususunda mücadele veriliyor. Biz meseleyi anlamak adına “gözetleme devleti” kavramının İngiltere’deki yükselişine bakalım.

İngiltere ve Gözetleme Devleti

İngiltere’deki tartışmalar basında, kamusal alanda ve hatta mecliste yıllardan beri devam ediyor. “Gözetleme devleti”ne dair endişeler artık İngiliz siyasi diskuruna nüfuz etti. İngiltere yeni gözetleme politikası ve teknolojilerinde demokratik (ve bazen de demokratik olmayan) bir deneme tahtası olma eğiliminde. Bu, küresel düzeyde oldukça önemli çünkü bilhassa İngiltere diğer ülkeler için model teşkil ediyor ve burada başlayan gözetleme politikası dünyaya yayılıyor. Ne yazık ki, bu İngiltere’nin taklit edilen en kötü uygulaması olacak gibi.

Birkaç yıl evvel İngiltere hükûmetinin karşılaştığı neredeyse tüm siyasi sorunlar yeni bir veri tabanı, yeni bir ulusal bilişim programı ve yeni bir gözetim şekli gerektiriyormuş gibi görünüyordu.

Terör konusunda endişeler mi var? Devletin buna cevabı ulusal bir yüz taraması, parmak izi ve retina taraması veri tabanı yaratmaktı. Suç konusunda endişeler mi var? Devlet gizlice ulusal bir DNA veri tabanı geliştiriyor ve genç siyah erkek nüfusun yüzde 75’inin DNA’sını alıyordu. (Sonra da biz neden suç önlemeye ayrılan bütçenin neredeyse tamamını herhangi bir kanıt olmaksızın tüm ülkeye kapalı devre televizyon sistemi yerleştirmeye harcadığımızı düşünüyoruz.) Okullarda çocukları kandıran avcılar ve suçlular konusunda mı endişeler var? İnsanları yanlışlıkla suçlu diye tanımlayan ve bu yüzden onların iş bulmalarına engel olan özel sektör tarafından yönetilen bir kriminal kayıt bürosu açılırdı.

Suçluların, teröristlerin ve halkın küresel iletişim olanakları konusunda endişeler mi var? Devlet ülkedeki tüm muhaberat işlemlerini içeren büyük merkezî bir veri tabanı kurmayı tasarlıyordu.

İngiltere veri koruma düzenleyicisi olan Bilgi Edinme Ofisi 2006 ve 2010 yıllarında akademisyenlerden, herhangi bir siyasi adımın gözetleme yönü var olduğunda işlerin nasıl gittiğine dair bir çalışma istedi. Bu çalışmanın bulguları şöyleydi:

1. Gözetleme, neredeyse her zaman kasıtlı ve halkın kabul ettiği bir amaca mebni ve bununla meşrulaşarak yola çıkmaktadır.

2. Sonrasında rutine dönüşür; biz günlük işlerimize devam ederken o hayatımızın içine girer ve çoğu zaman görünmezdir.

3. Gözetleme sistematiktir; rasyonel ve tesadüfi olmayan bir plana göre planlanır ve yürütülür.

4. Son olarak, gözetleme iletilen, geri çağrılan, kıyaslanan ve takas edilen verileri toplar ve depolar.

Bu çalışmayı yapan akademisyenler gözetleme toplumunun sonucunda bir dizi risk tanımladılar: İnsan haklarına tehdit (mahremiyet dâhil), ayrımcılık ve dışlama, toplumsal kategorizasyon, olayın denetimden çıkması ve yıldırma.

2008’de, İngiltere parlamentosu gözetleme toplumuyla daha fazla ilgilenmeye başladı. İngiltere Meclis İçişleri Komisyonu devleti “aşırı gözetlemeden kaynaklanan riskler üzerinde tam anlamıyla düşünmeye” çağırdı. Komisyon “aşırı gözetleme nedeniyle oluşan mahremiyet kaybının kişi ve devlet arasındaki güveni aşındırmakta ve devletle vatandaş arasındaki ilişkinin mahiyetini değiştirmekte” olduğunu keşfetti. Komisyon, bilgiyi daha iyi muhafaza etmek için devleti topladığı verileri azaltmaya, veri tabanı oluşturmaya karşı çıkmaya ve kullanılmaz hâle geldiğinde de verileri silmeye çağırdı.

Lordlar Kamarası Anayasa Komisyonunda onlarca oturumdan sonra ortaya çıkan sonuç raporu ise şu cümleleri içeriyordu: “İngiltere’de gözetleme hayatın bir parçasıdır […] Suça karşılık vermek, terörizm tehdidiyle mücadele etmek ve idarenin etkinliğini arttırmak için birbiri ardına iktidara gelen İngiltere hükûmetleri adım adım, dünya üzerinde teknolojik olarak en kapsamlı ve ileri düzeyde gözetleme sistemlerinden birini ihdas ettiler.”

Komite, ilginç bir şekilde, kitlesel gözetleme hakkında endişeliydi: “Kitlesel gözetlemenin mahremiyeti aşındırma ihtimali bulunmaktadır. Mahremiyetse kişisel özgürlüklerin kullanılmasında asli bir önkoşul olduğundan onun aşınımı demokrasi ve meşru yönetimin bu ülkede geleneksel olarak üzerine dayandığı anayasal temelleri zayıflatır.” Genişleyen bir gözetleme devletine karşı kişisel özgürlük ve serbestiyeti korumak için kısıtlamalara ihtiyaç olduğuna kanaat getiren komisyon, gözetleme yetkilerini ve gözetlemeyi arttıran tüm yasaları gözden geçirecek bir birleşik komisyon kurulmasını istedi ve yargı mercilerine çağrıda bulundu.

Bu sıralarda “gözetleme devleti” terminolojisinin kullanımı da daha yaygın hâle geldi. Aynı zamanda bu kavram siyasi bir hâle de büründü. 2009’da İngiltere’de Muhafazakâr Parti “gözetleme devletinin yükselişini tersine çevirmek” üzere gözetleme sistemlerinin rafa kaldırılarak yerine yeni koruyucu tedbirler alınmasını vadeden 2009 raporunu yayımladı. Bu çalışmayı başlatırken dönemin muhalefet lideri David Cameron dikkatleri “gözetleme devleti” dediği şey üzerinde topluyordu: “Bu hükûmet yalnızca bir denetim devletini değil, bir gözetleme devletini de idare ediyor […] Şayet devletin bizi denetlemesini durdurmak istiyorsak bu gözetleme devletine karşı durmalıyız.”

Gözetleme, anaakım bir politika mevzusu hâline gelmiş, hem halk hem de siyasiler bundan bıkmıştı. DNA veri tabanları sınırlandırıldı, kimlik kartları imha edildi ve çocuklarla ilgili veri tabanları ortadan kaldırıldı. Ancak istismarlar ortaya çıkmaya devam ediyor: Okulun kayıt politikalarını kötüye kullanıp kullanmadıklarının anlaşılması için bir ailenin gizlice gözetilmesi, hükûmetin yüz kızartıcı sızıntılarını soruştururken bir siyasinin ofis ve evinin kanunsuz bir biçimde aranması, oğlunun katliyle ilgili adalet kampanyası başlatan bir annenin gizlice takip edilmesi, barışçıl göstericilerle ilgili gizli veri tabanlarının tutulmaya devam etmesi ve işçileri kara listeye almak için polisin sanayicilerle gizli anlaşma yapması.

En şaşırtıcı gelişme ise şu: Hükûmet Haziran 2012’de yeniden İngiltere’deki tüm muhaberatın takip edilmesi politikasını tekrar yürürlüğe sokmayı denedi. Tüm bu istismarlara, tüm bu çalışmalara, tüm söylenenlere ve hatta seçime rağmen politika yeniden yürürlüğe kondu. İki meclis komitesi kanun taslağını gözden geçirerek devletin bu politikaya duyduğu lüzumun doğruluğunu sorguladı ve yasayı durdurdu.

Ancak bütün bu süreçte, İngiltere devlet istihbarat teşkilatı GCHQ’nun yürüttüğü “Tempora” programı altındaki veri toplama uygulamalarından biliyoruz ki onlar yine de istediklerini yapıyorlar.

Gözetleme Devleti Nedir?

Bu veriler ışığında en başta sorduğumuz soruyu sormaya devam ediyoruz: Gözetleme devleti nedir?

Geçtiğimiz yirmi yılda İngiltere’deki bütün sorunlu, başarısız ve ters tepen politikaları göz önüne alıp istihbarat servislerinin kitlesel ve mütecaviz gözetimleriyle ilgili en son ifşa edilen olayları ve de bu ifşaatı kınayan siyasi kurumların panik yaratan dramatik tonunu akılda tutarsak “gözetleme devleti” denilen şeyin gerçekten ne olduğu bilgisine ulaşırız.

Gözetleme devleti, gözetlemeyi karmaşık toplumsal meselelerin çözümü olarak gören devlettir. Gözetleme devleti masum ya da suçlu olmasına bakmaksızın herkes hakkında bilgi toplar ve bu bir gözetim değilmiş gibi davranır; kanunları ve hukukun dilini, gizlice yeniden tanımlar. Hem devletin çıkarlarına yönelik tehditleri hem de kendi gözetim uygulamalarına yönelik tehditleri takip eder. Kendini gizlilik örtüsü altında yürütür ve bunu tartışmak, anlamak ya da hakkında bilgi almak isteyenlerden canavarlar yaratır. Demokratik ve kanuni salahiyet ve incelemelerden kaçınır. Şirketlerin veri depolarına erişimi zorunlu kılıp sonra da sanayiye kendi denetleme sistemlerini yürütmesi için ödemede bulunarak, bilgilerimizi sanki devlete aitmiş gibi, sanayiye satarak özel sektörü vekili hâline getirir. Beceriksizdir ve fıtratında var olan sınırlarla teknoloji ve verilere yaslanır. Çok küçük bir düzeltme ihtimali ile suçlu ve teröristleri yanlış tanımlar, ayrımcılık yapar ve dışlar. Kendi amacını gerçekleştirmek maksadıyla kişisel ve iktisadi güvenliği ve kendi gözetleme çıkarları arasında olsun olmasın diğer tüm toplumsal gayeleri baltalar. Gözetleme devleti sorgulanamaz çünkü bilgi üzerinde tekel sahibidir. Gözetleme devleti kendisini korku söylemiyle savunur. Sonrasında da sahip olduğu yetkileri çıkış noktaları ve meşruiyetlerinin çok ötesindeki amaçlar için kullanılır. Gözetleme devleti, kim ya da hangi kesimin iktidarda olduğuyla ilgilenmeksizin uzun bir oyun oynamaktadır; o, kendi politikalarının peşindedir.

Gözetleme devleti ile savaş, uzun bir savaş olacak. Şimdi en doğrusu, bu tanım üzerinden herkesin kendi devletinin faaliyetleri üzerine düşünmesi. Bizi bekleyen mücadelenin büyüklüğünü ancak bu şekilde anlayabiliriz.

Fotoğraf: ©Flickr.com/tj.blackwell

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler