'Fransa'da Terör Saldırıları ve Müslümanlar'

Paris Saldırılarının Ardından Bir Toplantının Düşündürdükleri

Fransa, son birkaç aydır terör saldırılarıyla gündeme geliyor. Fransa İslam Konseyi’nin kasım ayında gerçekleşen toplantısına dair geriye dönük kısa bir değerlendirme, Müslümanların kendi gündemlerinin terör saldırılarının gölgesinde nasıl kalabildiğinin de göstergesi.

13 Kasım 2015 tarihinde Paris’te yarım saat içerisinde 130 kişinin ölümüyle sonuçlanan ve IŞİD tarafından üstlenilen saldırı dizisi hem Fransa’yı hem de diğer Avrupa ülkelerini teyakkuza geçirdi. Saldırıların üzerinden yaklaşık 2 hafta geçtikten sonra düzenlenen Fransa İslam Konseyi (CFCM – Fr. “Conseil français du culte musulman”) toplantısı da bu nedenle Fransız basını ile Fransız kamuoyunun beklentilerinin gölgesinde gerçekleşti.

Fransa İslam Konseyinin toplantısını değerlendirmeden önce Konsey’in kuruluş tarihine kısaca bir göz atmakta fayda var: Fransa’da 1990 yılında dönemin İçişleri Bakanı Pierre Joxe tarafından Fransa’daki İslami cemaatlerle diyaloğu koordine etmek amacıyla bir çalışma başlatıldı. 23 Kasım 1997 yılında yine dönemin İçişleri Bakanı Jean-Pierre ’in, “İslam Fransa’da yeni bir din, fakat ortalama 4 milyon mensubuyla ülkenin ikinci en büyük dini. Ülkemizde yaşayan Müslümanların yarısı Fransız vatandaşı ve kalanların çoğu da zamanla Fransız olacaklar. Devlet olarak bu gerçeği görmezden gelemeyiz. Bu nedenle devletle iletişimde karşımızda Müslümanları temsil eden bir kurum görmek istiyoruz.” şeklindeki açıklamalarının ardından 7 Haziran 2003 tarihinde Nicolas Sarkozy döneminde Fransa İslam Konseyi kuruldu. Bu anlamıyla Konsey (ya da kısa adıyla CFCM) İçişleri Bakanlığına bağlı, Fransa Müslümanlarını temsil etme görevini üstlenen bir dernek. Konseyin görevleri Fransız devleti ile Fransa’daki Müslümanlar arasındaki irtibatı sağlamak, cami açma çalışmalarında bulunmak, helal gıda temini, imamların eğitimi, hapishane ve askeriyede Müslüman manevi rehberlerin bulundurulması, Müslüman mezarları ile ilgili çalışmaların yürütülmesi gibi geniş bir alana yayılıyor.

Konseyin 29 Kasım 2015 tarihinde Arap Dünyası Enstitüsü’nde “Fransa Vatandaşı Müslümanlar Buluşması” başlığıyla organize ettiği toplantı ise Fransa’daki Müslümanlar açısından tarihî bir toplantı oldu, zira toplantıda ülkedeki Müslümanları temsil eden bütün derneklerin (10 konfederasyon ve 5 büyük rektörlük) yoğun bir katılımı söz konusuydu.

Paris saldırılarının hemen ardından gerçekleştirilmesi hasebiyle toplantıya kamuoyunun ve siyasetin beklentileri de damga vurdu: Fransa Müslümanlarını temsil eden bütün dernekler tek bir çatı altında toplanarak teröre karşı Fransız Müslümanların kararlı duruşlarını göstermiş oldular. Toplantıda terörün dini olmadığı, Fransa Müslümanlarının şiddete karşı net tavırlarının ortada olduğu vurgulanırken Cumhurbaşkanı Hollande’nin 3 aylığına başlatmış olduğu olağanüstü hâlden dolayı kolluk kuvvetleri tarafından yapılan yanlış baskınlar ve orantısız güç kullanımına dikkat çekildi. Nitekim İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve, şüpheli saldırganların Belçika’ya kadar uzanan izleri sürülürken Fransa’da gerçekleştirilen polis baskınlarının ve olağanüstü hâlin hiçbir aşırılığı ve hatayı barındırmaması gerektiğini belirtti. Öte yandan terörle mücadele esnasında diğer hakların ihlal edilemeyeceği vurgulansa da bu konuda daha kararlı bir tavra ihtiyaç duyulduğu ortada. Zira Fransa olağanüstü hâl uygulaması sırasında bazı temel hakları da askıya aldı. 12 Şubat 2016’ya kadar savcı izni olmadan güvenlik kuvvetleri gece saatleri sırasında istedikleri evi basabilecek. Bu durum da geride kapısı kırılmış, hayatlarında en büyük korkuyu yaşayıp psikolojik desteğe ihtiyaç duyar hâle gelmiş ailelerin yaşadığı evleri bırakıyor. Bugüne kadar yapılan iki bin baskının yüzde 90’ının takipsizlikle sonuçlandığı göz önüne alınırsa sadece Paris saldırılarının ardından yapılan baskınlar sebebiyle travma yaşayan aile sayısının ne kadar vahim bir oranda olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Öte yandan toplantıda cami cemiyetlerinin radikalleşme şüphesi sebebiyle kriminalize edilmesinin yanlışlığına da değinildi. Toplantı, “radikal” olduğu belirtilen kişilerin ziyaret ettiği camilerin kapatılmasının ve böylece “suçun bireyselliği” ilkesine ters olarak bütün bir cami cemaatinin cezalandırılmasının kabullenilemez olduğunun belirtildiği bir ortam da sağladı. Gerek CFCM Başkanı Anouar Kibech’in konuşmasında gerekse diğer dernek sorumlularının ifadelerinde terör saldırıları kınansa da salonda bu anlamda baskın bir ortam olmaması sevindiriciydi.

Şiddet eylemlerini gerçekleştiren kişilerin profiline yakından bakıldığında bu kişilerin cami cemiyetleriyle yakından uzaktan bir alakalarının olmadığı ortaya çıkıyor. Bu durum da cami cemiyetlerinin aslında iddia edildiği gibi “radikalizmin kaynağı” olmaktan ziyade “radikalleşme” diye nitelendirilen fenomene karşı ne derece büyük ve önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Bahsi geçen gençlerin yetiştiği ortamlar (banliyö) dikkate alındığında devletin onlara yönelik sosyal ve ekonomik çalışmalar yapmamasının, gençlerin kendilerini toplumun dışında konumlandırarak aşırılığa meyletmelerine neden olduğu açık.

Arap Dünyası Enstitüsü Başkanı Jack Lang’ın “Değerli Kardeşlerim” hitabıyla başladığı konuşması ise yine Fransa Müslümanları açısından önemli bir sinyal. Konuşmasında Fransa’da yaşayan Müslümanların tarihine, İslam medeniyetinin dünyaya kazandırdığı değerlere değinen Lang, Arap Dünyası Enstitüsü’nün kardeşlik köprüleri kurduğunu ve insanları ayrıştıran duvarlardansa birleştiren köprülerin yeğlenmesi gerektiğini belirtti. Lang’ın Paris saldırılarına karşı mesajı ise açıktı: “Birkaç kişi Fransız gençlerin kanlarını akıttı. Bunu bilmedikleri bir din, bilmedikleri bir kitap, cımbızla çekilmiş ayetler ve yanlış meallere dayanarak yaptılar. Fakat sadece insanların hayatına kast etmediler, bu saldırılarla bizleri bir arada tutan değerleri de yıkmak istediler. Bu nedenle bizlerin burada olmamız ve bütün kültür ve dinleriyle bir gökkuşağını andıran Fransa’ya sarılmamız çok önemli.”

Radikalleşme ve devletle ilişkiler gibi konuların ardından aslında Fransa Müslümanlarının gerçek sıkıntı ve ihtiyaçlarına değinilmesi gereken bir platform olan toplantıda bu eksiğin doldurulduğu pek söylenemez. Müslüman cemaate ait eğitim kurumu, okul ve cami açma konusunda izinlerin kolaylaştırılması Fransa Müslümanlarının en büyük beklentileri arasında olmasına rağmen toplantıda bu konu gerektiği kadar yer almadı. Belki de bu durumda CFCM içindeki Müslüman cemaatlerin bir bütünlük gösterememelerinin büyük etkisi var. Toplantıda bile dernekler devlete karşı tek bir ağızdan konuşmayı ve ortak meselelere dair ortak bir tavır sergilemeyi beceremediler denebilir. Bazı derneklerin hazır devlet erkânı oradayken kendi kurumlarını övme yarışına girmesi diğer dernekler tarafından hoş karşılanmazken, siyasi karar alıcılara karşı ortak ve kararlı bir tavır sergilemenin en güzel fırsatlarından birisi de böylece kaçırılmış oldu.

Özetle toplantıdan hareketle Fransa’da “organize olmuş İslam” ile ilgili şu ihtiyaçların kendisini gösterdiği söylenebilir: Fransa İslam Konseyi eğer devlet ile Müslümanlar arasındaki anahtar rolünü yeterince etkin bir biçimde yerine getirmek istiyorsa bünyesindeki konfederasyonların sayısını artırıp temsil kabiliyetini genişletmeli ve kendisine sıkça yöneltilen “sahadan uzak temsil” prensibinden vazgeçmeli. Bu iki temel sorun giderildikten sonra sadece şiddet eylemleri söz konusu olduğunda savunmacı bir pozisyonda olan değil, kendi gündeminin takipçisi ve talepkârı olan bir Müslüman cemaatten bahsetmek daha olası olacaktır.

Fotoğraf: ©Flickr.com/Swamibu

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler