'Türkiye 2015 Seçimleri'

1 Kasım, Diaspora İçin Ne Anlama Geliyor?

Türkiye’de geride bıraktığımız 1 Kasım seçim sonuçları, birçok açıdan sosyolojik ve siyasi analizlere tabii tutuluyor. Bu bağlamda yurt dışında kullanılan oyların analizi de seçim sonuçlarına sayısal etkisinin yanı sıra yurt dışı seçmenin davranışı ve siyasi partilerin diaspora söylem ve politikaları açısından irdelenmeli.

İsviçre'de Referandum | Fotoğraf: ©Anadolu Images

1960’larda başlayan işçi göçünün temellerini attığı diasporanın geçmişinde, köken ülke siyasetine katılım Türkiye’nin de demokratikleşmesiyle doğru orantılı olmuştur. Darbeler ve muhtıraların her 10 yılda bir mutat hâle geldiği vesayet dönemlerinde, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarına oy kullanma hakkı tanınmamıştır. Bu hak ilk defa 1987 yılında gümrüklerle sınırlı olarak verilmiştir. 2002’den itibaren hemen her alanda hayata geçirilen reformlar ve demokratikleşme adımları, diasporanın siyasal katılım beklentilerini de artırmıştır. Bu talep ve beklentiler karşısında siyasi irade 2012 yılında adım atarak, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarına Türkiye’deki genel seçimlerde ve halk oylamalarında, ikamet ettikleri ülkelerde oy kullanma hakkı getirmiştir. Böylece Türkiye tarihinde ilk defa 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde yurt dışında kurulan sandıklarda oy kullanılmış, 7 Haziran ve 1 Kasım genel seçimlerinde de sahadaki aksaklıkların bir kısmı giderilerek, seçmenlerin bulundukları ülkelerde seçme haklarını kullanmalarına imkân tanınmıştır.

1 Kasım seçimlerinde 1.298.325 kişi 54 ülkede 113 konsolosluk bölgesinde ve 30 gümrük kapısında kurulan sandıklarda oy kullandı. Bu da yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı seçmenin yüzde 44,78’ine tekabül etmektedir. Yani Türkiye dışında yaşayan yaklaşık 6 milyon vatandaşımızdan oy verme hakkı olan 2,9 milyon kişinin hemen hemen yarısı sandığa gitti. 1 Kasım’da, 7 Haziran’da yapılan seçimlere göre yüzde 22,9, 2011 Genel Seçimlerine (sadece gümrüklerde oy kullanılan dönem) göre ise yüzde 904 daha fazla katılım gerçekleşti.

Sandığa gösterilen ilginin boyutu ve katılım oranı, dünyadaki diğer diasporaların oy kullanma trendleriyle kıyaslandığında çok daha rahat anlaşılacaktır. İlk bakışta, toplam katılım oranları ile yurt dışı karşılaştırıldığında yurt dışındaki yüzde 44,8’lik oran çok düşük gibi görülebilir. Ancak bu yanlış bir değerlendirme olacaktır. Zira diasporaların oy kullanma oranları incelendiğinde Türk diasporasının açık ara önde olduğu görülecektir. Örneğin, 1 Kasım seçimlerinden hemen sonra 8 Kasım’da gerçekleştirilen Hırvatistan seçimlerinde yurt dışındaki 400 binden fazla seçmenden sadece 29 bini oy kullanmıştır. Hırvatistan’ın, ayrı bir seçim bölgesi olarak diasporaya 3 vekil kontenjanı verdiği dikkate alındığında, böyle bir imkâna sahip olmayan Türk diasporasının katılım oranı daha iyi takdir edilecektir. Benzer şekilde, yaklaşık 25 milyonluk diasporaya sahip olan Rusya’da 2012 yılında yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerinde 1.8 milyon kayıtlı seçmenden sadece 452 bini sandığa gitmiştir.

Dünya örneklerinde de görüldüğü üzere yurt dışındaki vatandaş sayısına oranla Türk diasporasının seçimlere katılımı ilk sıralarda gelmektedir. Türk vatandaşlarının anavatandaki seçimlere bu derece yoğun ilgi göstermesi, geldikleri ülke ile bağlarının ve aidiyet duygusunun önemli oranda muhafaza edildiğini göstermektedir. Türk diasporasının görece daha geç oluşması, yani genç bir diaspora olması bağların hâlâ güçlü olmasında önemli etkendir. Aynı şekilde diasporanın sosyal ve kültürel kapasitesi yine seçimlere katılımda etkin olmuştur.

Katılımın yüksek olduğu ülke ve şehirler, genel olarak sivil toplum yapılanmalarının güçlü olduğu yerlerdir. STK’ların varlığı, diasporanın kendi aralarında ve anavatanla iletişim ve etkileşiminin yoğunlaşmasını de beraberinde getirmektedir. Yine bu sebeple, Amerika ve Kanada gibi geniş alana yayılmış ve örgütlenme yoğunluğunun düşük olduğu ülkelerde katılım kıta Avrupa’sındaki ülkelere göre düşük kalmıştır.

1 Kasım’da diasporanın siyasi tercihleri sıralama olarak değişmemiş, ancak kullanılan oylar ve oranlar farklılaşmıştır. 7 Haziran’da 519 bin oyla yüzde 49.9 alan AK Parti, 1 Kasım’da 722 bin oy ve yüzde 56.2 oy oranı ile yine diasporanın en çok tercih ettiği parti olmuştur. HDP’nin 211 bin oyu 233 bine çıkarken, aldığı oy oranı yüzde 20.3’den yüzde 18.2’ye inmiş; CHP’nin 179 bin oyu 211 bin olurken, oy oranı ise yüzde 17.2’den yüzde 16.4’e düşmüştür. MHP’nin oyları ise 96 binden 91 bine, oy oranı da yüzde 9.2’den yüzde 7.1’e gerilemiştir.

Vatandaşların yoğun olarak yaşadığı ve diaspora yapılanmalarının mesafe kat ettiği ülkelerde seçmenlerin öncelikli tercihi AK Parti olurken, göç toplumunun oluşumunda siyasi ilticanın belirgin olduğu ülkelerde vatandaşlar daha çok HDP’yi tercih etmiştir. Türk diasporasının siyasal eğilimlerini belirleyen etmenlerin neler olduğuna dair detaylı araştırmalar henüz yapılmış değil. Ancak diasporanın siyasi tercihlerinde geldikleri şehirler, sosyal çevre, etnik ve kültürel aidiyet gibi kriterler ile siyasi partilerin diaspora ilgisi ve programlarının etkisinin belirgin olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri ile beraber siyasi partilerin yurt dışı seçmene verdiği mesajlar daha belirgin olmaya başlamıştır. Artık siyasi partilerin seçim beyannamelerinde diaspora da yer almaktadır. Siyasi parti başkanları ve teşkilatları Avrupa’da programlar yaparak vatandaşlarla buluştular ve mesajlarını ilettiler. Eğitim, kültür ve ayrımcılıkla mücadele gibi hususlara farklı niteliklerde yapılan vurguların yanında partilerin hepsi artık yurt dışının bir seçim çevresi olması gerektiğini vaat etmektedir. Başlı başına bu bile diaspora ve Türk demokrasisi için çok önemli bir kazanımdır. Yarım asırlık Türk göçünün son on yılında yurt dışındaki vatandaşlara yaklaşımın ve kullanılan dilin farklılaşmaya başladığı görülmektedir.

Türkiye ve Türk diasporası arasında yeni dönem başlıyor denilebilir. Bu bağlamda siyasi partilerin elli yıldır yurt dışında yaşayan 6 milyon vatandaşın sosyal yapısını, kültürel değerlerini, ekonomik durumunu, eğitim ve kültürel ihtiyaçlarını, ümitlerini ve korkularını doğru anlamaları ve bütüncül yaklaşım geliştirmeleri gerekmektedir.

Partilerin ve özellikle seçimlerde tek başına hükûmet kurma fırsatını yakalayan AK Parti’nin yurt dışı vatandaşlara yönelik hazırladığı seçim beyannamesinde de belirttiği yurt dışının ayrı seçim bölgesi olması ve oy kullanmayı kolaylaştıracak adımların atılması, Türk diasporasının siyasi temsilinin kurumsallaşmasına önemli katkı sağlayacaktır. Mevcut durumda partiler, Türkiye’deki seçim çevrelerinden yurt dışı ile ilişkili adaylar göstererek seçmenlerin karşısına çıkmaktadır. Aynı şekilde yurt dışında kullanılan oylar Türkiye’deki seçim çevrelerine dağıtılmakta ve tüm illerdeki vekillerin seçilmesini etkilemektedir. Son seçimlerde yurt dışından gelen oylarla AK Parti 3 milletvekili fazladan kazandı. Yurt dışı seçim bölgesi olduğu takdirde, seçmenler doğrudan kendi temsilcilerini belirleme imkânı elde edeceklerdir. Bu durumda partiler, seçmen tercihlerini etkileyecek siyaset üretmeyi daha da geliştireceklerdir.

Siyasi partiler yurt dışında kurumsallaşmalarıyla birlikte diaspora gerçekliğine uygun politikalar üretecek, bu toplumun hassasiyetlerine daha fazla dikkat edecektir. Türk toplumunun kimliği, kültürü ve değerleri yanında, içinde bulunduğu toplumda varlığını devam ettirmesi için nitelikli siyaset üretimi elzemdir. Seçmen verileri üzerinden giderek meselenin önemi vuzuha kavuşturulabilir. Yurt dışı seçmeninin yüzde 27’si 18-30 yaş arasında ve sosyalizasyonu büyük oranda yurt dışında gerçekleşmiştir. Aynı şekilde Türkiye doğumlu olanların oranı yurt dışı doğumluların karşısında hızla gerilemektedir. Örneğin Brüksel’de kayıtlı 66 bin seçmenin yaklaşık 38 bini yurt dışı doğumlu, kalan 28 bini ise Türkiye doğumludur. Aile birleşimlerinin vize uygulamaları ile zorlaştırılması da diasporaya Türkiye’den yeni katılımları engellemektedir. Dolayısıyla demografik yapıdaki değişimler kimlik, aidiyet ve anavatan ilgisini etkilemektedir.

Yurt dışı seçmeninin siyasal katılım analizinde çeşitli faktörler, birbiriyle ilintili ve çok boyutlu olarak ele alınmalıdır. Ana vatandaki seçimlere katılım oranı, yurt dışında yerleşik toplumun kimliğini muhafaza etmesi ve aidiyetini devam ettirmesi ile doğru orantılıdır. Elbette katılımı zorlaştıran lojistik etkenler de mevcuttur. Fakat bu zorluklar, uygulamaları iyileştirmek suretiyle rahatça aşılabilir. Burada altı çizilmesi gereken husus, artık yurt dışında yaşayan 6 milyon insanı “gurbetçi” kavramına hapsetmeden, “diaspora” kimliğinin getirdiği daha kompleks ve uzun vadeli politikalarla bu insanları anlamaya çalışmaktır. Bu noktada elde edilecek başarı, hem diasporanın ana vatanla bağlarının korunması hem de Türkiye demokrasisinin gelişimi açısından hayati öneme sahiptir.

Mehmet Köse

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan Köse, aynı üniversitede Diaspora Politikaları alanında doktora eğitimine devam etmektedir. Köse, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nda
Başkan Yardımcısı ve Başkan olarak görev yapmıştır.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler