'Almanya Müslüman Forumu'

Liberal Müslümanların Temsil İddiası

Aslında ana akım İslam’ı temsil etmemelerine rağmen, “sessiz çoğunluğun sesi” olduklarını iddia eden kurumların sayısı artıyor. En son Almanya Müslüman Forumu’nun, Hristiyan Demokrat Parti’ye yakın bir vakfın da desteğiyle kurulmasının ardından tartışma alevlenecek gibi gözüküyor.

Avrupa’ya gerçekleşen göç sayesinde özellikle Batı Avrupa ülkelerinde çok sayıda Müslüman cemaat oluştu. Çoğu cemaat aynı etnik özelliğe sahip olan Müslümanları bir çatı altında toplarken, kimisi de mezhepsel hatta mezheplerin içindeki kısmi farklılıklardan hareketle cemaat oluşumuna gitmiş veya tarih içinde köken ülkede oluşmuş siyasi farklılıkları göç edilen ülkeye taşıyarak buraya cemaat yapılanmasını taşımış bulunuyor.

Öz tanımlama olmasa da özellikle sosyal bilim ve siyaset tarafından “muhafazakâr” olarak tarif edilmeye çalışılan bu cemaatlerin yanında kendilerini Müslüman olarak tanımlayan, fakat o veya bu sebeple bu cemaatlerin içinde kendilerini konumlandıramayan şahıslar yine sosyal bilim ve siyaset terminolojisinden gelen “liberal” tanımı ile farklı inisiyatifler veya nevzuhur cemaatler oluşturarak bir araya gelmeye başladılar. Bu cemaat ve oluşumların ortak özellikleri ise, aynı ülkede yaşayan sadece bir kısım Müslümanı temsil ediyor olma iddiasıydı. Fakat nisan ayında Almanya’nın ikinci en büyük siyasi vakfı Konrad Adenauer Vakfı’nın öncülüğünde kurulan Almanya Müslüman Forumu (AMF), Almanya’da yaşayan Müslümanların “sessiz çoğunluğunu” temsil iddiasıyla ortaya çıktı ve bir kuruluş deklarasyonu yayınlamanın dışında faaliyet gösterememiş olan bu oluşum Almanya’da şimdiye kadar hiçbir cemaate nasip olmayan medya ilgisini üzerinde toplayabilmeyi başardı. Almanya’daki Müslümanların büyük çoğunluğunu temsil iddiasında bulunan diğer Müslüman kuruluşlardan AMF’yi ayıran en belirgin vasfı, kurucu üyeleri arasında Ralph Ghadban veya Düzen Tekkal gibi gayrimüslimlerin de bulunuyor olması.

Kuruluşunun ardından övgü ve yergiyle karşılaşan AMF, Almanya’da yaşayıp herhangi bir cemaatle bağı olmayan ve bundan dolayı AMF kurucu üyeleri tarafından “sessiz” kaldıkları iddia edilen Müslüman çoğunluğun sözcülüğü konusunda kendi kendisini yetkilendirerek, bu niceliksel özelliğinden dolayı kuruluş deklarasyonunda iki kez ısrarla siyasete kendilerini muhatap kabul etmeleri için çağrıda bulunuyor. Hâlbuki kurucu üyelerin önemli bir kısmının siyaset ve medya ile olan irtibat ve ilişkilerine dair kısa bir araştırma, siyasetin AMF kurucu üyeleri ile sıkça bir araya geldikleri, partiler ve siyasi vakıfların İslam veya Müslümanlar hakkında düzenledikleri çok sayıda toplantıya konuşmacı olarak katıldıkları görülmekte. Bu kişilerin medyada veya siyasetle görünürlükleri üstünkörü bir şekilde ölçüldüğünde ise, kurumsallaşmış ve milyonlarca Müslümana hizmet veren cemaatlerden veya bunların temsilcilerinden çok daha fazla olduğu rahatça görülebilecektir.

Bu tespitlerden bağımsız olarak her oluşumun kendi amaç ve istekleri doğrultusunda siyaset veya medya ile olan irtibatının artması arzu veya talebinde bulunması gayet tabiidir. Keza kurucu üyeler arasında bulunan Prof. Mouhanad Khorchide, Süddeutsche Gazetesi’ne yaptığı açıklamada böyle bir oluşuma gitme fikrinin uzun yıllardır düşünüldüğünü fakat ancak şimdi bir araya gelebildiklerini ifade etmiştir.

AMF’nin oluşumunda en çok eleştirilen husus ise, bu oluşum fikrinin hayata geçirilmesindeki buluşturucu unsurun Hristiyan Demokrat Parti’ye (CDU) yakınlığı ile bilinen, yıllık bütçesinin tamamına yakını federal veya eyalet bakanlıklarından gelen Konrad Adenauer Vakfı’nın finansmanıdır. Bu durumdan hareketle siyaset tarafından madden desteklenen, siyasi bir partiye yakınlığı malum olan bir vakfın Müslümanları ve hatta İslam dinini ilgilendiren konularda siyasete muhatap olması gayesiyle oluşan bir forumun kuruluşunda destekte bulunması farklı yorumları beraberinde getirmektedir. Konrad Adenauer Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Hans-Gert Pöttering, AMF oluşumunun Almanya’da yürüyen İslam tartışmalarına bir zenginlik katacağını iddia ederken AMF’nin kuruluş deklarasyonunda – bu deklarasyon ilk olarak Konrad Adenauer Vakfı’nın internet sayfasında yayımlanmıştır -özellikle kişisel özgürlük haklarına ve özgür-demokratik temel düzene bağlılık konusundaki vurgusunun önemli olduğuna işaret etmektedir. Konrad Adenauer Vakfı’nın AMF’nin oluşumunda oynadığı belirgin rol diğer kuruluşlar tarafından da sıkça eleştirilmiştir. Katolik Kilisesi Müslümanlarla Diyalog Sorumlusu Thomas Lemmen, “Türkiye Cumhuriyeti’nin [Almanya’daki] cemaatlerin alanlarına müdahalede bulunmasına karşı çıkılırken, bir partiye yakınlığı ile tanınan bir vakfın benzer müdahalelerde bulunması kabul edilemez.” diyerek bu oluşum sürecinde belki de en göze batan unsura işaret etmiştir.

“Almanya’daki sessiz Müslümanları temsil” hedefinin yanında eleştirilen bir diğer konu ise, AMF’nin kuruluş deklarasyonunda “Almanya’nın temel değerleri ve yaşam gerçekliğini referans alan bir İslam anlayışının teolojik olarak temellendirilmesi (…) [ve] Almanya’nın yasaları ile uyum içinde olmayan, dinî açıdan gerekçelendirilmiş gelenekler ve yasaları kabul etmeyen” bir anlayışa sahip olduklarına vurgu yapma gereği olmuştur. Bu durum yine Lemmen tarafından eleştirilmiş ve bu gibi vurgularla Almanya’da yıllardır hizmet veren cemaatlerin Alman yasalarına mugayir bir tavır sergiledikleri algısının oluşmasına zemin hazırlandığı dile getirilmiştir. AMF kurucu üyesi bir kişi kuruluş deklarasyonunda geçen bu cümlelerin sorunlu ve tahrik edici olabileceğini kabul ederek bu iddianın iç istişarelerde tekrar tartışılması gerektiğini ifade etmiştir.

AMF’nin teolojik bir amacı olup olmadığı veya ne kadar olabileceği hakkında üyeler tarafından henüz mutabakat sağlanamamış gibi görünüyor. Açık olan “Müslümanların sessiz çoğunluğu”nu temsil etmek iddiasında olan kesimlerin, genellikle ana akım İslam’a şüpheyle yaklaşıp, üstüne bir de on yıllardır gençlik ve eğitim çalışmalarıyla on binlere hitap eden kurumların marjinal olduğunu iddia etmeleri. Bu durum, uzun vadede temsil ettiği geniş kitle ve olağanüstü çalışmalarına rağmen kamuoyunda “temsil mercii” olarak hak ettiği ilgiyi görmeyen Müslüman kurumların daha çok birleşmeleri ile aşılabilecek gibi görünüyor.

Murat Gümüş

Siyaset bilimci olan Gümüş, İslam Toplumu Millî Görüş Genel Sekreter Yardımcısıdır ve Almanya İslam Konseyi Genel Sekreteridir.

Yazarın diğer yazıları
Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler