'Almanya'da İslam'

Alman İslam Konferansında Yeni Bir Yaklaşım

Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maizière Müslüman dinî cemaatleri ve diğer dernekleri, içeriğinin mahiyeti başından belli olmayan bir buluşmaya davet etti. Konu Alman İslam Konferansının (AİK) yeniden şekillendirilmesiydi. İki yasama dönemi geride kalmış ve konferans gerek katılımcılar, gerekse konferansa katılmayanlar üzerinde çok farklı tecrübelere neden olmuştu.

Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maizière tarafından Alman İslam Konferansı (AİK) bağlamında dinî cemaat ve derneklere yapılan davetin şekli bu sefer farklıydı: Ne programın kendisi ne de katılımcıların kimlerden oluşacağı önceden belirlenmemişti; konferansın ismi bile tartışmaya açılmıştı. Daha önceki gidişatın aksine program ve AİK’nın muhtevası beraberce oluşturulacaktı. Temel soru da, konferansın hangi içerikle, nasıl bir şekilde devam ettirileceğiydi. Özellikle güvenlik konusu toplantının merkezinde değildi. Bunun yerine dini uygulamak, manevi destek ve yardımlaşma sorunları gibi toplumsal ve siyasi konular merkeze alınacaktı.

Güvenlik Sorunlarından “Sosyal Yardım”a

Konu seçimi ve meseleye etkisi olan aktörlerin dikkate alınmasıyla yepyeni bir hamle yapan AİK’de, işte bu değişen atmosferle yeni bir sayfa açılmış oldu. Öncesinde konferansta ele alınan konular hakkında ciddi tartışmalar gerçekleşmişti. Örneğin İslam Konseyi, henüz AİK’nın ilk oturumunda güvenlik ve entegrasyon konularının mütemadiyen konuyla ilintilendirilmesini eleştirmiş ve gerçek ya da gerçek olduğu var sayılan toplumsal sorunların, kişilerin kültürel ya da dinî aidiyetleriyle açıklanmaya çalışılmasına da tepki göstermişti.

Kendileri dışında kimi temsil ettikleri belli olmayan sözcülerin, devlet temsilcilerinin tarafsızlık ilkesi sebebiyle konu edinemeyecekleri meseleleri İslam kültürüne atfederek dile getirmeleri de diğer problemli alanlardan biriydi. Gündeme alınan pek çok konunun devletin federal düzeyde yetki alanına girmemesi de diğer bir konuydu.

AİK’nın ikinci turunda güvenlik odaklı yaklaşım, dozunu tekrar arttırdı. Özellikle AİK’nın, İçişleri Bakanlığının “Güvenlik İşbirliği İnisiyatifi” veya “Kayıp Kampanyası” gibi girişimleriyle ilintilendirilmesi üzerine hem İçişleri Bakanlığı hem de katılımcı cemaatler büyük tepki ve eleştirilere maruz kaldı. Müslüman karşıtı ırkçılık konusunun gündeme alınması bile –sözde- İslamcılığın konu edilmesi suretiyle mümkün olabildi. İkinci turun başında Almanya Müslümanları Merkez Konseyi ve İslam Konseyinin konferanstan ayrılmasıyla özellikle Müslümanlar arasında konferansın benimsenmesi ile alakalı sert tartışmalar meydana geldi.

Yeni Konsept, Yeni Fırsatlar

AİK’daki yeni başlangıç ile yalnızca üslup değişmişe benzemiyor. Bununla birlikte müzakeredeki tarafların hazırlık safhasına ve programın beraber yapılmasına dahil edilmesi sevindirici. AİK’nın önümüzdeki günlerdeki temel gündem maddelerinden biri olan sosyal hizmet (Wohlfahrt) teması ile Müslümanların Almanya’daki kurumsallaşmalarında yakın geleceğin en önemli ve acil konularından biri gündeme geliyor. Bu alanda Müslüman cemaatlerin bugüne kadarki icraatlerinin takdir edilmesi noktasında oldukça büyük bir telafiye ihtiyaç var. Zira artık pek çok camide çocuklar ve gençlere yönelik hizmetlerle birlikte eğitim veya manevi destek hizmetleri doğal bir hâl aldı. Yine yıllardan beri camiler, Müslümanların Almanya’yı yalnızca yurt edinmeleri konusunda değil, aynı zamanda ayrımcılık ve dışlama mekanizmalarına karşı koyma konusunda da hiç durmadan katkı sağlamakta, sosyal çalışmalarla devamlı olarak maddi ve manevi yardıma muhtaç insanlara ulaşmaktadırlar. Fakat buna rağmen İslami dernek ve kurumların çalışmaları genel olarak Müslüman toplumla küçük bir uzman grubun dışında tüm toplum için pozitif katkı olarak kabul görmemektedir. Burada AİK katılımcıları olan Müslüman cemaatlere çok önemli görevler düşmektedir.

Müslümanların sosyal hizmet çalışmalarının dikkate alınması ve kamu yararına çalışan yardım kuruluşları sistemine entegre edilmesi bir sonraki adım olmalıdır. Öte yandan yardımlaşma alanındaki hizmetlerin profesyonelce sunulması noktasında cemaatlerin bünyesindeki eksikliklerin giderilmesi gerekiyor.

Zira camilerde çok tabii olarak yapılan etkinliklerin “kamu yararına sosyal hizmet çalışmaları” kavramının altında kümelendiği gerçeği pek çok kez bilinmiyor. Burada, sunulan hizmetlerin genişletilmesi ve daha profesyonelce yapılmasına duyulan ihtiyaç da kendisini gösteriyor.

Alman İslam Konferansı’ndan Beklenenler

Yeni amaçları ve çalışma uslubuyla AİK, Müslümanların ve Müslüman dinî cemaatlerin katılım anlamındaki sorularında önemli bir görev üstlenerek en azından konsept temelinde imkân sunacak gibi görünmektedir. Bunun için yapılması gereken, gerçek soru(n)lara odaklanan bir fikir alışverişidir. Yine burada dikkat edilmesi gereken, dinî aidiyeti veya kültürel arka planı, problem ve sürtüşmelerin asıl sebebi olarak tanımlayan eski argüman kalıplarını kullanmaktan kaçınmaktır.

Hepsi bir yana, pek çok soru –elbette sosyal yardımlaşma alanındaki çalışmalar da– İslami cemaatlerin devlet tarafından tanınmalarıyla ilintili olarak cevap beklemektedir.

Müslümanların bu ihtiyaçlarını dikkate alan bir AİK’dan hem Müslüman cemaatleri mevcut çalışmalarını geliştirmek konusunda teşvik eden mesajlar gönderilebilir, hem de toplumun Müslüman olmayan kesimi ve özellikle de yönetim ve siyasette çok önemli bilgi ve anlayış artışı sağlanabilir. Bu da bir manada “normalleşme” anlamına gelecektir, ki AİK gibi bir organizasyonun başarı için bundan çok daha fazlasına pek de ihtiyacı yoktur.

Fotoğraf: ©Dirk Enters / Deutsche Islam Konferenz

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Son Yüklenenler