'Dosya: "Mülteciler"'

“Akşamları Bir Çatı Altında Uyuyabilmek Alışılmadık Bir Şeydi”

Pro Asyl Derneği’nin kurucusu Jürgen Micksch, Almanya’da insan hakları alanında öncülük yapan önemli bir isim. Micksch ile 30 seneye sığdırdığı mülteci çalışmaları, kurduğu İslam Forumu ve diğer faaliyetleri hakkında konuştuk.

Pro Asyl, Almanya Kültürlerarası Kurulu, (Interkultureller Rat in Deutschland), Irkçılığa karşı Uluslararası Hafta Projesi (Internationale Woche gegen Rassismus), evsizler gazetesi “BISS”, İslam Forumu, İbrahimî Forum… Irkçılığa karşı, zor durumda kalan insanlara yardım etmek amacını taşıyan daha sayılamayacak kadar çok uğraşınız var. Öncelikle “diğer insanlar” için bu kadar aşkla çalışmak motivasyonunu nereden aldığınızı sormak istiyorum.

Barış ve adalet, hayatımdaki merkezi değerler. Bu nedenle ben, şimdiye kadar hep insan hakları için uğraş verdim ve fakir ve mağdur insanlar için çalıştım.

“Hristiyan Batı’dan İbrahimî Avrupa’ya” isimli kitapta şöyle diyorsunuz: “Hristiyan Batı, kendisini Yahudilik ve İslam’a karşı mesafe koyarak tanımlıyordu. Yahudi, Hristiyan ve Müslümanların 21. yüzyılda barışçıl bir şekilde bir arada yaşamaları için bir zihniyet değişimi gereklidir.” Nasıl bir zihniyet değişimi tasavvur ediyorsunuz?

İslam ve Yahudilik değerlerinin Avrupa tarihinin bir parçası olduğunu kabul etmeliyiz. İbrahim, Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar için bir inanç önderidir; bu nedenle bu dinler arasında ortak yönler vardır. Bunun için şimdiye kadarki “karşı karşıya duruş” yerine, dindarlar arasında bir birliktelik tesis edilmelidir

Müslüman karşıtı ırkçılığın Alman toplumunda çok derinlere işlediğini söylüyorsunuz. Avrupa’da son zamanlarda artan bu ırkçılık türünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Müslüman karşıtı ırkçılık, Alman ve Avrupa tarihinde derin izler bırakmıştır ve kökü Haçlı Seferleri’ne kadar uzanmaktadır. Bu ırkçılığın kaynağı, düşünce ve kültüre kadar uzanmaktadır. Şimdiyse terörden korkma ya da İslam’la bağlantılı sunulan yabancılaşma korkusu kendisini gösteriyor.

Alman İslam Forumu, başkanı olduğunuz Kültürlerarası Kurul tarafından kuruldu. En son, yerel İslam Forumları da hayata geçirildi. Bu İslam Forumları’nın (bazı eyaletlerde Müslüman Forumları’nın) kuruluşunun arkasında yatan sebep neydi?

Kuruluşun sebebi, yerliler ve göçmenlerin bilgisizlik ve önyargılarını bertaraf etmekti. İnsanlar arasında tanışma, ancak diyalog sayesinde mümkündür ve karşılıklı korkular da ancak bu şekilde giderilebilir. Bu forumlarda birçok Müslüman da, İslami geleneklerin çeşitliliğini ve bu çeşitlilikle başa çıkmayı öğrenmektedirler. Devlet ya da yerel sorumlular da, kendileri için yeni olan bu birlikteliği tecrübe ediyor ve çatışmaları daha dikkatli bir şekilde ortadan kaldırabilmeyi öğreniyorlar.

“Çokkültürlü Toplum” (multikulturelle Gesellschaft) tabirini formüle etmenizin üzerinden neredeyse 30 yıl geçti. Şu anda Avrupa’daki mevcut durumu nasıl görüyorsunuz? Sizce bu tabir, Avrupa gerçeğini yansıtıyor mu?

“Çokkültürlü Toplum” kavramı, o zamandan bu yana kadar içselleştirildi ve kabul edildi. Şu anda da çeşitliliği tesis etme yolunda birçok insan tarafından memnuniyetle karşılanan hükümet programları var. Bununla birlikte çokkültürlü yapılar Avrupa tarihinin her zaman bir gerçeği olmuştur. Çokkültürlülüğü yadsıma eğiliminde olan kişiler, modern endüstri toplumlarını ve küreselleşmeyi anlamamış demektir.

Almanya’da NSU cinayetleri büyük bir kesimin güvenlik güçlerine ve devlete olan güvenini zedeledi. Sizce Almanya ya da genelde Avrupa, farklı kültürlere karşı edindiği kötü tecrübelerden ders çıkarıp daha çoğulcu ve kuşatıcı bir yapıya doğru mu ilerliyor, yoksa durum tam tersi mi?

NSU cinayetleri Almanya’da büyük bir şoka sebep oldu. Bu, bir zihniyet değişimini sağlamak için önemli bir durumdu. İlgili Federal Araştırma Komisyonu’nun da ortak mantıksal çıkarımlara varması ve mutabık olması sevindiricidir. Fakat bununla birlikte, Avrupa Birliği’ndeki birçok ülkede aşırı sağcı partilerin Avrupa Seçimleri’nde büyük destek kazanabileceğini atlamamak gerekiyor. Bu tarz partileri bir arada tutan temel unsur, özellikle Müslümanlara yönelik ırkçılıklarıdır. Uzun vadede bu durum Almanya’yı da etkileyebilir.

Siz de bir zamanlar sığınmacıydınız. Bulunduğu yerden kaçan genç bir insan olarak neler hissettiğinizi bizimle paylaşır mısınız?

4 yaşındaki bir çocuk olarak bulunduğumuz yerden başka bir yere sığınmayı, kışın bile normal bulurdum; açık göğün altında uyumayı ve bir şeyler “araklamak” için bir yerlere gönderilmeyi de… Alışıldık olmayan şey daha çok, akşamları bir çatı altında uyuyabilmekti. Fakat bu şartları daha sonra unuttum. Mülteci çalışmasına, kilisede göç eden insanlar için yaptığım çalışmalar sayesinde başladım.

Fotoğraf: ©Flickr, CAFOD Photo Library

 

Bu yazıyla ilgili yorumunuzu paylaşabilirsiniz. Bunu yaparken Yorum Kurallarımızı dikkate alın lütfen.
Yorum adedi#0

*Tüm alanları doldurunuz

Diğer Gündem Yazıları

Son Yüklenenler